çǿκ کε√díκ طę ∂ط í

FIKRA

FIKRANO: 0000 Yastıkaltı Salamon Temel'e dert yanıyor. -Çok korkuyorum,onun için para cüzdanımı yastığımın altına koyup öyle uyuyorum. Temel, -Pen öyle yapamayrum.Yastık çok yüksekte oldumi uyuyamayrum.. FIKRANO: 0001 Hepsi eriyor Çay Sekerleri Deli , kahveye girdi.Bos bir masaya oturup ocaga seslendi : - Bana bir çay!.. Çay geldi , sekerleri atip karistirdi.Garsonadan yine seker istedi. Onlari da atip karistirdi, yeniden istedi. Garson : - Sekiz seker koydun çaya, dedi.Bizimki Şaşkın şaşkın - Koydum ama , iste görüyürsun, hepsi eriyor!.. FIKRANO: 0002 İyi Para Kilisede dugunun baslamasina cok az zaman var.. damat rahibin yanina yaklasip isildiyor.. "Bakin.. size verecegim $100 karsiliginda evlilik yeminimizde birtakim degisiklikler yapmanizi istiyorum.. hani su bana soracaginiz sonsuza dek seveceginize, koruyacaginiza, sadik kalacaginiza yemin ediyor musunuz?" kismi var ya, onu metinden cikarmanizi istiyorum... " Rahip gulumseyerek basini salliyor ve damat rahibin avucuna $100 sıkıştırıp iceri donuyor... Ve dugun basliyor... herkes yerini aliyor, gelin ve damat rahibin onunde bulusuyor ve yeminler okunmaya baslaniyor.... Sira damadin yeminine gelince damadin gozleri hain hain parliyor.. ve rahip damata soruyor: "....... esinizin daima bir adim gerisinden yuruyeceginize, her emrini ve dilegini yerine getireceginize,her sabah kahvaltisini hazirlayip ayagina kadar gotureceginize,ve ikiniz de yasadiginiz surece baska kadinlara yan gozle bile bakmayacaginiza yemin ediyor musunuz...?" Tabi damat bu beklenmedik is karsisinda gozleri faltasi gibi aciliyor..saga sola bakiyor.. bi yutkunuyor.. ve kisik bir sesle: "E..eee..evet efendim"... Ve toren sona erdikten sonra damat hisimla rahibin karsisina dikiliyor: "Bir anlasma yaptigimizi saniyordum!!!!" Rahip gulumseyerek cevapliyor: "Esiniz daha iyi para verdi.... " FIKRANO: 0003 Yürürken Doktor Temel'e sormuş, -Bacağın nasıl? -Hala sekeyrum. -Devamlı mı? -Yok daa yürurken.. FIKRANO: 0004 Budala Psikolog karşısındaki sinir hastası bir genci teste tabi tutmaktadır.Kağıt üstüne bir dikörtgen çizip : -Bu size neyi hatırlatıyor?diye sorar. Hasta : -İçinde kadın bulunan bir yatağı, diye cevap verir.Arkasından psikolog kağıda büyükçe bir kare çizer.Hasta, bu kez : -İçi kadın dolu bir oda, der. Derken, çok büyük bir dikdörtgen çizdiğinde, hasta bu sefer de : -Bu da içi kadın dolu bir ev, deyince, psikolog dayanamaz : -Tamam beyefendi, der.Siz bir kadın budalasısınız. Ama psikolog daha lafını bitirmeden, hasta bağırır : -Ne, ben mi?Aslında sen kadın budalasısın be! Sabahtah beri bana terbiyesiz resimler çiziyorsun... FIKRANO: 0005 On yaş Temel şapka alacakmış,bir tane denemiş,yanındakiler, -Bu seni on yaş genç gösterdi,bunu al demişler. Temel istememiş.Hediye etmek istemişler. -İstemeyrum,her çıkarışta on yaş ihtiyar cörünmek istemeyrum daa!.. FIKRANO: 0006 100 duvar İki deli yüz duvarı olan hastahaneden kaçmaya karar vermişler 99 duvarı aşmışlar.Biri sormuş : -Yoruldun mu? Öteki : -Evet, demiş. 99 duvarı aşıp geri hastahaneye dönmüşler. FIKRANO: 0007 Havuz Delinin birisi bilmeden havuza düşmüş. Bunu da bir başka deli görmüş ve omu kurtarmak için havuza atlamış ve de kurtarmış. Doktorlar sonra kurtaranı çağırmışlar ve tebrik etmişler ve de "Havuza düşeni çağır da, onunla konuşalım" demişler. Kutaran deli de "Olmaz, onu kurusun diye astım" demiş... FIKRANO: 0008 Soğuk su Torun, çiftliginde yasayan 90 yasindaki dedesini ziyarete gitmis, hafta sonu.. Sabah kahvaltida dedesi ona sahanda yumurta yapmis..Adam bakmis tabakta yag ve yumurta disinda bazi seyler var.. -"Dede" demis.. "Bu tabak temiz mi?.." -"Soguksu bu kadar temizler" demis, dedesi.. -"Otur da kahvaltini yap.." Ögleyin dedesi mangalda et yaparken, gene bakmis, tabakta siyah lekeler.. Gene sormus.. -"Dede, bu tabagin temiz oldugundan emin misin?.." -"Soguksu bu kadar temizler" demis, dedesi.. " İkide birde bana bunu sorup durma.. " Aksam yemege oturmuslar. Torun tabaga bakmis gene, tam agzini açacakken yutkunmus, susmus.. Yemis yemegini..Gece yarisina dogru, dedesine veda edip yola çikmak isterken, kapinin önünde uyuklamakta olan köpek dikilmis ayaga.. Yolunu kesmis ve dislerini göstererek hirlamaya baslamis.Torun seslenmis.. -"Dede, köpegin beni birakmiyor.." Televizyonda futbol maçi seyreden dede, kafasini bile çevirmeden bagirmis: -"SOĞUKSU .. gel oğlum gel!.." FIKRANO: 0009 Vali Bir Mülkiye müfettisi doguya teftise giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmustu.Sohbet sirasinda sordu: -Baba, memlekette kaç vali gördün? -On, onbes vali hetirimdedir... -Peki bunlardan kaçi hizmet etti, kaçindan memnunsunuz? -Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Pasa'dan çoh memnunduh! -Bu Mustafa Pasa ne hizmetler etti ki onbes valinin içinde ona rahnet okudun? -Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmisdi. Gerisini sen anna! FIKRANO: 0010 Dolandır Köyün birinde meşur bir dolandırıcı varmış,dolandırmadıgı kimse kalmamış.Meraklılardan biri dolandırıcıya gider beni dolandır der.Dolandırıcı takımlarım ustada tamirde,100 Dolara ihtiyacım var der ve 100 doları alınca bir daha gelmez.Adam halen dolandırıcıyı kendisini dolandırması için beklemektedir.. FIKRANO: 0011 Texaslı Bir İngiliz doktor diyor ki : -"Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz." Alman doktor diyor ki : -"Bu hiç birşey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada şavaşa hazır hale getiririz." Amerikalı doktor da diyor ki ; -"Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksastan bir beyinsizi aldık ve beyazsaraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor." FIKRANO: 0012 Hitler Hitler üç esir yakalamis, Ingiliz, Fransiz ve bir Yahudi. - "Size soru soracagim, bilirseniz sizi birakacagim" demis. Ingiliz'e sormus - "Titanik kaç yilinda batti?" Ingiliz hemen cevap vermis - "1912" diye. Hitler göndermis Ilgiliz'i. Fransiz'a sormus bu kez: - "Titanik'te kaç kisi öldü?" Fransiz cevap vermis - "1050". - "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür birakmis. Ve Yahudi'ye dönmüs; - "Say lan isimlerini!" FIKRANO: 0013 Opera Temel'i operaya götürmüşler. -Adam niye kızmış kariya -Kızmamış -O zaman kari niye bağırayi FIKRANO: 0014 İstatistik * Yüzde 10 olasılıkla tüm hırsızlar sol ellidir. * Tüm kutup ayıları sol ellidir. * Eğer arabanız çalınmışsa hırsız yüzde 10 olasılıkla bir kutup ayısıdır! * İşsiz adamların yüzde 39'u gözlük kullanır. * Çalışan adamların yüzde 80'i gözlük kullanır. * Çalışmak gözleri bozar! * Tüm köpekler hayvandır. * Tüm kediler hayvandır. * O zaman tüm köpekler kedidir * Tüm dünyada her saniye 4000 kutu bira açılır. * Tüm dünyada her saniye 10 bebek ana rahmine düşer * Her bira açtığınızda, 1/400 olasılıkla hamile kalabilirsiniz! FIKRANO: 0015 Havuz Hollywood'da bir parti veriliyor,guzel bir evde.Partinin sahibi partiye heyecan ve degisim katmak icin mikrofonu eline alip basliyor: -Arkadaslar akvaryumdaki iki pirana'yi bu havuza atacagim. Havuza atlayip karsiya cikan arkadas su gordugunuz sarisinla sabaha kadar eglenebilir. Kimsede ses seda yok. -Bu esmeride sunuyoruz. Yine kimsede ses yok. -Bu kumral bayani da hadiye ediyoruz. Yine ses yok. -Bu ibneyi de veriyoruz. Slaaaaash¦... Adamin biri suda hizla yuzuyor ve karsiya geciyor.Tekrar kosup havuzun obur kenarina geliyor: -Nerede o ibne? -Beyefendi o havuzun karşısında Adam saskin saskin: -O degil, Beni havuza iten ibne nerede? FIKRANO: 0016 Akillanma Temel on sekizlik oğlunu evlendiriyor. Çok erken değil mi diye soranlara, - Simdi evlensin, sonra akli paşina celir, o zaman da evlentiremem, diyor. FIKRANO: 0017 2 Kilo Yeter Adamın biri, Kayseriliye sormuş : -Bir eşeği boyamak için kaç kilo boya gerek! Adamı baştan ayağa süzen Kayserili : -Senin boydaki bir eşek için iki kilo yeter! FIKRANO: 0018 Tramplen Temel : - Yüzme havuzuna cittim, peni attilar demiş. Nedeni sorulunca: - Havuza işedum, demiş. - Amaan herkes işiyor, seni niye kovdular, denince Temel şöyle cevap vermiş: - Tramplenden işedum. FIKRANO: 0019 Yaralı temel Temel yüksek bir binanin altinci katindan asagi düser.Hemen basina merakli bir kalabalik toplanir.Yoldan geçen bir adam merakli kalabaligi yararak yarali temele dogru egilerek sorar; -Hayrola kardes ne oldu. Yarali temel güç bela konusarak cevaplar. -Haçan bilmeyrum pende simdu celdum FIKRANO: 0020 Deniz Feneri Bi amerikan ucak gemisi seyir halinde ilerlerken radar ekraninda bir baska eko gorur,ucak gemisi komutani derhal telsiz e gecerek konusmaya baslar "Onumde bana dogru yaklasmakta olan gemi derhal aksi rotaya donerek yolumdan cekil!" karsidan cevap gelir "siz cekilin" komutan sinirlenir ve tekrar eder "onumdeki (pruvamdaki)gemi burasi amerikan ucak gemisi derhal cekil " karsidan ise bir muddet sonra cevap gelir "burasi da Deniz feneri istasyonu" Bu Günlük Bu Kadar Yarın Dewam Ederiz bye FIKRA NO : 21 Ondan iyi doktor yok Kulakları duymayan bir adam hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gitmek istemiş.Düşünmüş ben ne sorarım, o ne cevap verir, diye. Klasik cevaplara göre konuşmayı tasarlamış, cümlelerini zihninde hazırlamış."Nasılsınız" derim, o da "İyiyim" der.Bende, "Oooh ne güzel" der, devam ederim.Hastaneye gidip arkadaşının başucuna varmış. -Nasılsın, iyi misin? -Ölüyorum. -Oooh, ooh ne iyi.Ne ilaç veriyorlar? -Zehir. -O ilaç çok iyidir.Doktorun kim? -Azrail. -Ondan iyi doktor yoktur. FIKRA NO : 22 Şeker Küçük Onur 4-5 yasilarina gelince annesine sormus: - anne ben nasil dunyaya geldim? annesi - bir aksam babam bi seker aldi ve yastigin altina koydu sabah bi baktik ki sen varsin. Bunu duyan Onur durur mu, hemen ayni aksam gitmis bi seker almis ve yastigin altina yerlestirmis... Sabah kalkmis ki bir de ne gorsun sekerin kokusunu alan karincalar temel yastigin altina ususmus. Bunun uzerine Onur: - ahhh ahh hepinizi oldururdum ama baba yuregi dayanmiyor. FIKRA NO : 23 Öldükten sonra Rusya'da torunu babaannesine sormuş. "Lenin nasıl biri?" Babaanne " Çok iyi biriydi bize ekmek verdi" demiş. Torun "Peki Brejnew nasıl biriydi?" Babaanne "Çok kötüydü çok insan öldürdü ve bizi ekmeksiz bıraktı" Torun "Peki Yeltsin nasıl?" Babaanne " Eee daha bilmiyoruz. Öldüğü zaman öğreniriz." FIKRA NO : 24 Alışkanlık Doktor, hastasını uyarmış : -Bakın, sonra söylemediydi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır. Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş : -Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, henüz alışkanlık yaptığını görmedim daha! FIKRA NO : 25 Kamp Temel ve Dursun, Güney Amerikada bir kampa giderler. Rahat olsun diye, karyolada yatmaya baslarlar. Temel üstte, Dursun alttadir. Ilk gün ve ikinci gün kizilderililer gelip Temel i döverler. Fakat Dursun a hiç bir sey olmamistir. Temel, Dursun la yerini degisir. Üçüncü gün de, kizilderililer gelir ve sef: -"Yahu,biz üstteki adami çok dövdük, bugün de alttakini dövelim" der, ve yine Temel i dövüp giderler. FIKRA NO : 26 Uyanık Eco Birgün A.Necdet Sezerle Ecevit avrupada bir konseye katılıyorlar bizimkiler tam yemeğe başlayacaklar ecevitin gözü sezere takılıyor sezer o anda vay be ne güzel kaşık bunu semraya götürsem iyi sükse yaparım deyip kaşığı cebine indiriyor bunu gören ecevit içinden ulan bunu rahşan semrada görürüse oda ister deyip bitane araklamaya karar veriyor tabi konseyde herkesin önünde bir çan var kaşığı buna vurunca konuşma sırası sana geçiyor ecevit tam kaşığı alacak kaşık çana çarpıyor bunu üzerine ecevit bizi davet ettiniz sağolun deyip olayı kapatıyor tam tekrar davranıyor yine çarpıyor yine yine derken ecevit sinirleniyor son bidefa daha alacakken yine çarpıyor bu sefer ecevit diyorki: Bakın size bir sihirbazlık yapacam şimdi şu kaşığı göüyorsunuz dikkatli bakın şimdi bunu alıyorum cebime indiriyorum bakın sezerin cebinden çıkıyor FIKRA NO : 27 Bağırmamiştur Dilbilgisi dersiydi.Ögretmen çocuklara soru sordu: -Çocuklar,bağirmadim,bağirmadin,bağirmadi deyince ne anlarsiniz? Ögretmen çok parmak beklerken kimse parmak kaldirmadi.Neden sonra temel parmak kaldirdi: -Telaşa gerek yoktur,kimse bağırmamiştur. FIKRA NO : 28 Çamaşır Çogunlugunu lazlarin teşkil ettigi komando bölügü 10 gündür ormanda,çamurda, aç susuz pislik içinde egitim yapmaktadir.11.nci gün komutan çavus Dursun'u çağırır: -Çavus,10 gündür bölük gayet iyi bir performans gösterdi bizde onlari ödüllendirelim, bugün çamasir degistirebilirler artik. Dursun: -Basüstüne Komitanum. Dursun çavus bir heves koşarak bölügü toplar: -Sizlere çok sevinecegunuz bir haber cetirdum..Komitan izin verdi bugün erat çamasir degistirecek, siraya geçin degistirun.Temel sen Idrisle.Ismail sen Kemalla. Sadik sen Cemalla... FIKRA NO : 29 Peştemal Timur bir gun yanina Hoca'yi da alarak Aksehir'in Meydan Hamamina gider. Soyunup pestemallara sarinip sicak bolume gecerler. Gobek tasinda oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler. Derken Timur Hoca'ya sorar. -Hoca sen bir deryasin! kiymet bicmesini bilirsin. Su halimle ben kac para ederim?... Hoca; -On akce der. Kendisine bu kadar az kiymet bicilmesi Timur'u kuplere bindirir. -Bre gafil sen bana nasil on akce ettigimi soylersin bu parayi sadece pestemal yapar! deyince Nasreddin Hoca boynunu bukerek; -Doğru ben onu hesaba katmadım! der. FIKRA NO : 30 O zaman gör feryadi Hoca esegini kaybetmis ve ariyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus. Birisi kendini sormaktan alikoyamaz: -Hoca Efendi, esegini kaybettigini herkes bilirken, turku soylemeni duymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglaman beklenirdi! -Son bir umidim, aptal mahlukun su kucuk tepenin arkasinda olabilecegidir, arkadas. Eger degilse, bekle ve gor o zaman sen bendeki aglamayi feryadi! FIKRA NO : 31 Maç İki Karadeniz takımı: Ordu sporla Sinop maç yapıyorlarmış. O esnada stadın yanından bir tren geçiyormuş. Sinoplular trenin düdüğünü hakemin biti düdüğü zannetmişler. Ve sahayı terk etmişler. Kalan 85 dakikada Ordu spor da gol atamayınca maç 0-0 berabere bitmiş. FIKRA NO : 32 Bisküvi Acemi er, levazım başçavuşuna yakınır : -Başçavuşum, bize yemekte ördek böreği verdiler.Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu. -O halde? diye yanıtlar başçavuş.Sen hiç asker bisküvisi yedin mi? -Şey...yani evet, başçavuşum. -İçinden hiç asker çıktı mı, ulan! FIKRA NO : 33 Kutup Ayısı Yavru kutup ayisi babasinin yanina gelip sormus -Baba ben gercekten kutup ayisi miyim? -Elbette yavrum nereden cikardin bunu? -Allah Allah?!.. deyip gitmis yavru ayi. Bu sefer annesinin yanina gitmis ve sormus, -Anne ben gercekten kutup ayisi miyim? -Tabii evladim kutup ayisisin. -Yani sen babami hic aldatmadin degil mi, ben gercekten babamin ogluyum. -O ne bicim soz, baban duymasin ikimizi de oldurur. yine Allah Allah?!.. deyip, yeniden babasinin yanina gitmis yavru ayi. bir daha sormus yaa baba Allah askina doru sole bak beni evlatlik falan almadiniz degil mi? yani ben sizin oz oglunuzum. Baba dayanamamis artik oglum sen manyak misin dedim ya sana bizim oglumuzsun diye, hem sen neden ikide birde soruyorsun ki bunu? yavru ayi: -Donuyorum anasini satayim donuyoruuuum yaaaa... FIKRA NO : 34 Temel'in Rüyası Temel, birgün rüyasında kendini balonda görmüş. Giderken balon delinmiş. Temel de parmağını deliğe sokmuş... Sabah uyandığında Temel'in parmağı Dursun'un burnundaymış... FIKRA NO : 35 Şaklat Kişin Bektasi ile Arap gemide ayni kamarada alt üst yataga düşmüşler. Aksama fasulya ile kafayi ceken Bektasi ve arkadasi, yataga girerler. Birara siddetli bombardimanla koku ortaligi zehirler. Bu durum arka arkaya yinelenince, Arap egilerek: "Ya Bektasi, bu isi sessiz yapsan olmazmi?" Bektasi umarsiz isi sessiz idare etmeye baslamis. Oysa ki, seslide Arap burnunu tikar zehhiri idareli kullanirmis, fakat ardi sira gelen sessizlere savunmasiz kalinca, daha cok rahatsiz olmus ve egilerek Bektasi'ye: "şaklat ya bektaşi şaklat", demis. FIKRA NO : 36 Trafik Canavarı -Temel bir gun bol miktarda haşere ilaci icer...Koma halinde hastaneye kaldirilir. Komadan cikinca doktor: -Zorun neydi o kadar ilaci ictin? Temel heycanla inleyerek; -Ben soforum yolda bir tabela gordum. -Icunuzdeki trafik canavarini oldurun yazayi daa. FIKRA NO : 37 Serbest seçim Karadeniz kiyisindaki temelin oteline tam pansiyon kalmaya gelen istanbullu turist iki gun sonra feryadi basmis: - Seyahat acentasi bizi buraya yollarken "yemekte serbest secim" diye yolladi. Oysa iki gundur yemeklerde hamsiden baska birsey yok. Nerede serbest secim? -Temel aciklamis: -İster yersiniz ister yemezsiniz. iste size serbest seçim.. FIKRA NO : 38 Ben senin yaşında Küçük Mustafa ders çalışıyor, babası da köşesinde kahve içiyormuş.Bir aralık Mustafa sormuş : -Baba, elektirik nedir? -Elektirik?...Elektirik, şey!...Vallahi, ben de bilmiyorum oğlum.Ne kötü her gün görüp kullandığımız şey halbuki. Mustafa boynunu bükmüş, tekrar çalışmaya koyulmuş.Bir zaman sonra tekrar seslenmiş : -Baba! -Ne var oğlum? -Gök gürültüsü neden olur? -Gök gürültüsü mü?Şey!Gök gürültüsü...Doğrusu ben de bilmiyorum... Çocuk tekrar çalışmaya başlamış çaresiz.Biraz sonra tekrar seslenmiş : -Baba! Ardını getirmediği için babası merak etmiş : -Ne vardı oğlum, birşey mi soracaktın? -Hiç! deyip, boynunu bükmek zorunda kalmış çocuk.Babası devam etmiş konuşmaya : -Söyle bakalım, ne soracaktın?. -Yoo...Öyle pısırıklık etme, sor oğlum, sor!Ben hayatta bütün öğrendiklerimi sora sora öğrendim. FIKRA NO : 39 Bayramdan Bayrama Bektaşiye sormuşlar : -Rakı içer misin? -Akşamdaaaan akşaaaama... -Namaz kılar mısın? -Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama... FIKRA NO : 40 Eşkıya Önlerini birden eskiyalar kesmis, eger isimleri akrabalarinin isimlerinden degilse öldüreceklermis. Temel'e demis ki: -"Senin adin ne?" -"Adim Temel" -"Tamam, seni öldürecem." Sira Fadime'ye gelmis; -"Senin adin ne?" -"Fadime" demis Sira yine Temel'e gelmis -"Senin adin neydi?" -"Adim Temel de kahvede Fadime diyular" Fıkra No: 0041 Kawasaki Temel yillarca çalistiktan sonra nihayet bir kawazaki sahibi olur motoru alir ve otoyolda denemeye çikar bir süre sonra gerekli hiza ciktinca önünde gitmekte olan mersedes otomobile yanasir cami tiklar söför cami acar ne var der temel abi sen kawazaki biliyonmu diye sorar adam git isine der basar gider temel hizla yetisir tekrar sorar abi sen kavazaki biliyonmu adam basar gider bu olay 3-4 kez devam eder mersedes söförü dayanamaz kenara ceker ve bekler bir süre gittikten sonra ileride bir kaza oldugunu görür iner arabasindan olay yerine yaklasir bide ne görsün temel kanlar içinde yerde yatar yanina yaklasir ne oldu der temel perisan hafif kafasini kaldirir abi sen kavazaki biliyonmu der kizgin adam biliyorum ne olmus der temel abi freninin yerini soracaktim der. Fıkra No: 0042 Şarampol Temel bir sirkette otobüs soförüymüs. Bir gün otobüsle sarampolden asagi yuvarlanmis. Otobüsten tek sag Temel çikmis. Ambulansta sormuslar: -Kaza nasil oldu? Temel de: -Otobüsle cideydum ki iki koyin karsima çiktu, ben de kaza yaptum. Ambulanstakiler çikismislar: -Lan salak koyunlari ezseydin de yolcular ölmeseydi!, demisler. Temel dogrularak cevap vermis: -Ben de öyle yaptim. Birinci koyinu hakladum, ikincisi sarampole kaçtu! demis. Fıkra No: 0043 Direk Iki boyaci olan Temel (kisa boylu) ile Idris (uzun boylu), bir bayrak diregi boyama isini almislar. Bu is icin ne kadar boya alacaklarini hesaplamak icin diregi olcmeye calismislar. Capini olcmek kolay olmus ama yuksekligi?? Onu olcmek icin Temel Idris'in omuzlarina cikmis ama diregin tam tepesine ulasamamis. Idris; "Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim" deyip Temel'in omuzlarina cikmis ama gene ayni sonuc... Oturup ne yapacaklarini dusunurken yanlarina iri-yari bir adam yaklasip ne yaptiklarini sormus. Temel'le Idris sorunu anlattiktan sonra, adam diregi yerden guc bela sokup yere yatirmis. Boyunu olcup tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmis. Gittikten sonra Idris'le Temel bakisip gulusmusler: "Aptal herife bak! Biz ona yuksekluguni sorduk o bize uzunluguni verdi." Fıkra No: 0044 Ne zaman? Temel'e sormuşlar; -"Kadınlardan hoslanmaya ne zaman basladin?" -"Haçan erçek olmadiklarinu anladugum zaman." Fıkra No: 0045 35 Yıllık İki arkadaş golf oynayarak ve iyi vakit geçirerek halı gibi çimenlerle kaplı sahada dolaşmaktadırlar. Sahanın yanından geçen yolda büyük ve kalabalık bir cenaze konvoyu görürler. Adamlardan biri, şapkasını çıkartır, büyük bir saygıyla cenazeye doğru dönerek diz çöker, içinden bir kaç küçük dua mırıldanır ve yine aynı saygı ile ayağa kalkar. Arkadaşı çok etkilenmiştir. - "Hey!" der, - "Sen gerçekten temiz yürekli iyi bir insansın!.." - "Tabii," der adam. - "Ne de olsa 35 yıllık karımdı." Fıkra No: 0046 Yazı-Tura Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı-tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş. Temel ise hala yazı-tura atıyormuş. Sınav danışmanı, ne yaptığını anlamak için Temel’ in yanına gelmiş: -Bütün sorular için yazı-tura atıyorsun, hala bitiremedin mi? -Hocam, 1 saat önce bitirdim. Şimdi cevaplarımı kontrol ederim!... Fıkra No: 0047 Kuyruk Fadime,Temelcik'e, -Kedinun kulağuni çekersen pen te senun kulağunu çekerum;çimdiklersen pen ta senu çimdiklerum,ona cöre. -Pen ta kuyruğunu çekarum daa.. Fıkra No: 0048 10,9,8.. Adamin biri doktora gitmis.Doktor muayene etmis ve bizimki sormus: -"Ne oldu doktor bey? Ne kadar ömrüm kaldi?" Doktor cevaplamis: -"10" Bizimki de -"Ne 10'u doktor bey, gün mü, ay mi sene mi?" Doktor: -"9, 8, 7, 6...." Fıkra No: 0049 Byram Sabah kahvaltısında kadin eşine "Emininm sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile" der. "Tabi ki hatırlıyorum hayatım" diyen adam dışarı çıkar. Öğleye doğru evin kapısı çalınır. Çiçekçi çocuk, harika bir kırmızı gül bukaeti getirmiştir. Bir süre sonra kapı tekrar çalınır. Bu defa gelen, köşedeki pastanenin çırağıdır. O da kocaman bir çikolata kutusunu bırakıp gider. Öğleden sonra gelen bir kutudan da olağanüstü güzellikte bir elbise çıkar. Kadın kocasının dönmesini zor bekler ve daha kapıda boynuna sarılır ve de ekler: -Önce çiçekler, sonra çikolata ve en son da mükemmel elbise. Bu, hayatıdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı... Fıkra No: 0050 Temel Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına getirilen Temel'esordu: - Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin? - Sahibi yok sanmiştum... - Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın? - Mezarluğun önine parketmiştu da... Fıkra No: 0051 Sütçünün Bir gün ögretmen sinifa sormus: -"Biz hangi hayvanlarin sütünü içiyoruz? Herkes keçi, koyun, inek demis. Sira küçük zeynep'e gelmis: -"Biz sütçünün sütünü içiyoruz ögretmenim" demis. Fıkra No: 0052 Tehdit Temel borcunu ödemeyen Cemal'e gitmiş: -Eğer borcunu ötemezsen tiğer arkadaşlaruna borcunu odeduğuni soylerim ona göre.. Fıkra No: 0053 Microsoft Gençliginde "büyük" bir yazar olmak isteyen bir adam vardi.Ona "büyük" kelimesinin tanimi soruldugunda -"Dünyanin heryerinde okunacak ve okuyan insanlarin gerçek heyecanlar duyacaklari, çiglik atip,aglayacaklari, feryat edecekleri, aci içinde inleyecekleri,gözlerinin dönüp, öfke duyacaklari seyler yazmak istiyorum" demisti. Simdi Microsoft Hata Mesajlarini yaziyor.. Fıkra No: 0054 Baba Temel genc yasta evlenir, karisi ile bir cocugunu birakarak gurbete cikar.On-onbes sene dolastiktan sonra, "Hele bir silaya varayim!" der.Evine geldigi zaman karisi ile birlikte uc cocuk bulur. En kucugu onundeki kaptan yogurt yiyor yabanci yabanci bakmaktadir. Temel sorar, "Yahu karucugum. Bunlar da kim?" Karisi, "Su buyugu ilk cocugun degil mi?Ne cabuk unuttun!" "Ya oteki?" "O da ana rahminde idi, sen gittikten sonra dogdu." "Ya digeri?" "Canim, zaten onun da sana baba dedigi yok ki, oturmus yogurdunu yiyor!""" Fıkra No: 0055 Kravat Bir turist, Cezayir'de çöl arazisinde kaybolur..Yasamak icin tek sansi, hayat belirtisi olan bir yer bulmaktir ve caresizce yurumeye baslar.Zaman gectikce susuzluk, aclik derken adam bayilacak kadar yorgun duser.Artik tek adim atamayacak hale geldigi sirada bir cadir gorur.Yerlerde surunerek cadira ulasir ve -"Su... biraz su lutfen..." diye inlerken bir adam kafasini uzatir: -"Uzgunum efendim, hic suyumuz yok.. yine de bir kravat almak ister miydiniz?.." ve adam turistin onune rengarenk bir duzine kravat koyar....Turist bunun uzerine cilgina doner: -"MANYAK MISIN SEN!!!!!!... OLUYORUM..HALIMI GORMUYOR MUSUN!!! BEN SU ISTIYORUM KRAVATI NE YAPAYIM!!!!!!" Adam hic istifini bozmaz: -"Efendim, madem su istiyorsunuz buradan 2 km. guneye yuruyun orada bulabilirsiniz..." Ve turist adamin tarif ettigi yonde yurumeye baslar..gercekten de 2 km.sonra ikinci bir cadir gorur.Artik kalan son kuvvetiyle cadirdan iceri seslenir.Oldukca iyi giyimli bir adam kapida belirir: -"Size nasil yardimci olabilirim efendim?" Turist guc bela fisildar... -"Su... lutfen...su..." ve iceri girmek icin bir hamle yapar ama adam onu durdurur: -"Uzgunum beyefendi, buraya kravatsiz giremezsiniz..." Fıkra No: 0056 Pisi pisine Temel, oğlu Temelcik ile mezarlığa gitmiş... Temelcik, mezar taşlarını okumaya çalışıyormuş. - Paba, pu çimun mezarı? - Pu Sefer'in. Pi furdi, furuldi. - Ha pu çimun? - Tursun'un, içi furdi, furuldi. - Ha pu? - Pu Cemal'in. Pisi pisine yatayi. Eceliyle oldi. Fıkra No: 0057 El bombası Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları kopmuş. Sebebini soranlara Temel anlatıyor: - "El pombasu talimu yapayuduk, pimi çektuktan sonra ona kadar sayup atmamuz emredildi, piz de parmaklarumuzla saymaya paşladuk, pir, içi, uç, tört, peş, öpür ele geçmek için pompalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz, tokuz...Bummm!!" Fıkra No: 0058 Fiyaka Temel'le Cemal gösteriş yarışındaymış.Cemal arabasından Temel'in arabasını aramış.Temel, -Uyy hemşerum,pi takka bekler misun?,tiğer hatta cörüşeyum.. Fıkra No: 0059 Ne lazım? Adam doktora gidiyor. -"Dr. bey karnim atiyor." Nasil yani diyor Dr. -"hani diyor adam kalbim nasıl atiyorsa karnim da iste öyle atiyor." Dr. iyice sasiriyor. -"Allah Allahi "atmamasi!" lazim." Sagolun diyor ve gidiyor adam. 2 hafta sonra tekrar geliyor. -"Tesekkür ederim Dr. bey diyor.Tavsiyeniz üzetine at mamasi aldim yedim.İyi geldi bütün sikayetlerim bitti."Dr. iyice sasirir: -"Allah Allah, bitmemesi! lazim" Fıkra No: 0060 Onbir Bir gün ögretmen Ali'ye sormus. -"Ali bes üc daha kac yapar?" Ali hemen parmaklari ile saymaya baslamis ve : -"Sekiz hocam." demis Tabii ögretmen parmaklari ile saydigi icin kizmis ve : -"Ellerini cebine koy öyle say!." demis. Tekrar sormus: -"Bes bes daha kac yapar? Ali eli cebinde tekrar saymaya baslamis ve söyle demis -"Hocam on bir yapar!." No :0061 İzin Temel patronundan evlilik izni istemiş.Patron, -Bu işi tatilde halledemez miydin? -Yani tatilumi zehir mi etsaydum? No :0062 Taciz Temel arkadaşlarıyla mahkemede.Hakim: -Bu bayanın üstünde cinsel taciz yarışması yapmışsınız. -İsteyerek olmadi hakim pey,arkadaşların israri üzerine yarismaya katuldum. No :0063 İçkiyi Bıraktım Temel bir gün avrupaya gider.Temel'in kötü bir aliskanligida vardir, sürekli içki içer. Birgun bir bara girip barmenden üç bira ister ve hepsini içer.Üç-bes defa böyle yapinca barmen merak eder ve sorar; -"Niye hep üç tane bira içiyorsunuz? Temel cevap verir; -"Ben, Dursun ve Hamdi bizler üçüzüz. Hepimiz dünyanin farkli yerlerindeyiz. Hepimizde bara girdigimizde birbirimizin yerine bira içeriz, öteki iki birayi o yüzden içiyorum" der. Yine günlerden bir gün Temel bara gelir ve iki bira ister, barmen verir.Temel biralari içtikten sonra tam kalkarken barmen sorar; -"Allah rahmet eylesin efendim, kardesinizin biri öldü heralde?" deyince Temel cevap verir; -"Hayir ben içkiyi biraktim da.." No :0064 Tahlil Adamin biri tahlili için bir laboratuara gitmis ve -"Efendim ben bu konulara çok titizim,lütfen tahlilde bir yanlislik olmasin" demis.Yetkili ise -"Aman efendim bizim makinemiz son teknoloji ürünüdür,kesinlikle hiçbir hata olmaz" diyerek makineyi uzun bir süre övünce bizimki sinirlenmis ve -"Hadi bunu bulsun da göriyim" diyerek haniminin idrarini, kizinin idrarini ve de arabasinin motor yagini karistirarak tahlile vermis.Tahlil sonucunu ise yetkili açiklamis: -"Karinizin durumu iyi, kiziniz hamile, arabanizin ise yaginin degistirilmesi gerekiyor" No :0065 Bu telefon kimindi? Sauna'ya giden bir grup genc erkek, soguk havuzda dinlenirlerken bir cep telefonu calar. Bir adam telefonu acar. Ortam cok gurultuludur; telefonun obur ucundaki kadin sesini zorlukla duyar. - Sevgilim. Meltem'le disardayim. Biraz once cok guzel bir kurk gordum. 400 milyon liracik. Senin kredi kartindan alabilir miyim? N'oooolur, alabilir miyiiiiimmmm? - Tabi canim. Al. - Ah sevgilimmmm! Cok sekersin. Biseycik daha var ama kizmayacaksin, degil mi? - Hayir, kizmam... - Buraya gelmeden once Akmerkez'deydik. De Beers'de bir tane tek tas pirlanta yuzuk gordum. Cok guzeldi sevgilim. Butun arkadaslarimda var. Senin kredili kart hesabindan alabilir miyim? 650 milyon liracik. Gelecek ay ikramiye alacaksin. O zaman odersin. N'ooooluuurrrr. Alabilirmiyim?" - Peki, al canim. - Sevgilim benim. Bi tanem. Cok sekersin. Bu aksam sana harika bir gece yasatacagim. Caniiiim, bi sey daha var. Ama kizarsin diye korkuyorum... - Kizmam, soyle bakiyim. - Son kazadan sonra arabamdan iyice sogudum. Galeride bi tane Peugeot 206 gordum sevgilim. Cok guzeldiiii... 9 milyara birakacak. Senin adina bankadan bi kredi actirsak diyorum sevgilim. Nuran'in kardesi bankada sube muduru... Kefil-belge-imza falan istemiyor, sen tamam dersen hemen yapicak islemleri. N'ooolurrrr sevgilim, seni cok seviyorum.... - Peki, peki. Tamam. Olur. Al bakalim. - Tatli sevgilim benim. Canim sevgilim. Seni coook seviyorum. Hadi by, aksama gorusuruz. Genc adam telefonu kapatir ve arkadaslarina sorar: - Bu telefon kimindi yahu?... No :0066 İçkiyi Bıraktım Temel bir gün avrupaya gider.Temel'in kötü bir aliskanligida vardir, sürekli içki içer. Birgun bir bara girip barmenden üç bira ister ve hepsini içer.Üç-bes defa böyle yapinca barmen merak eder ve sorar; -"Niye hep üç tane bira içiyorsunuz? Temel cevap verir; -"Ben, Dursun ve Hamdi bizler üçüzüz. Hepimiz dünyanin farkli yerlerindeyiz. Hepimizde bara girdigimizde birbirimizin yerine bira içeriz, öteki iki birayi o yüzden içiyorum" der. Yine günlerden bir gün Temel bara gelir ve iki bira ister, barmen verir.Temel biralari içtikten sonra tam kalkarken barmen sorar; -"Allah rahmet eylesin efendim, kardesinizin biri öldü heralde?" deyince Temel cevap verir; -"Hayir ben içkiyi biraktim da.." No :0067 Kahvaltı Küçük temel annesine sorar, - Anne hepimiz laz miyuz? - Öyle - Dedem de laz miydu? - Lazidi. - Onun babasi? - Hepisi lazidi. - Öyle te olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum. No :0068 Sıra sana da gelecek Tır şoförü olan Temel uzun bir seferden sonra eve döndüğünde Fadimeyi en yakın arkadaşı Dursun ile yatakta yakalar. Tabancasını çekip Dursunu vurur. Tabancayı bu kez kendi şakağına dayar. Tam tetiği çekmek üzereyken Fadime . - Temelcuğum, kıyma kendine. der. Tmel : - Sus şıllık, sıra sana da gelecek. No :0069 E-mail New York sokaklarinin karla kaplandigi günlerde ikiside Amerika'nin degisik bölgelerinde,ayri ayri is gezilerinde olan bir kari koca, Florida'da bulusup,yaz sicaklarinin yasandigi bu bölgede birkaç gün geçirmeye karar verirler.Kocasi, esinden önce gider florida'ya ve otelde yer ayittiktan sonra, ona once bir e-mail gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlis yazdigi için,eşi yerine bir gün önce ölen yasli bir papazin esine gider.Papazin en az kendi kadar yasli esi bilgisayar ekraninda mesaji okuyunca korkunç bir ciglik atar ve yere düser. Zaten çok üzgün olan kadinin bu çigligi üzerine ev halki odaya dolar hemen herkes yerde yatan kadina yardim için kosusturmaya baslarlar.Kadincagiz bir süre sonra kendine gelir ve niçin çiglik attigini soranlara bilgisayar ekranini gösterir . Ekrandaki mesaj aynen söyledir: "Sevgili Karicigim, Bugün buraya ulasir ulasmaz,yarin senin gelisinle ilgili tüm islemleri tamamladim,sonra da bana ayrilan yerime ulastim. Burasi gerçekten cok sicak.. Seni özlemle bekliyorum. Kocan" No :0070 Sıfırlama Fadime zayıflamak için sağlık çifliğine gitmiş,güya on günde zayıflayacakmış.Dokuzuncu gün Temel'e telefon etmiş, -Çilomun yarisuni verdum,piraz daha kalayum mi? Temel biraz düşünmüş,hesaplamış, -İstersen pi dokuz gün daha kalabilursun.. No :0071 Vasiyet Cimri bir kişi ölümü yaklaşınca oğullarını yanına çağırır. Üç oğluna da vasiyette bulunur. Ben ölünce hepinizin mezarıma tek tek birer milyar koymanızı istiyorum der. Adam öldükten sonra sırayla 1. ve 2. oğlu mezara gider ve birer milyar parayı mezara koyarlar daha sonra babası gibi parayı seven 3. oğlu da mezara gider ve mezardaki paraları alır yerine babası adına bir 3 milyarlık çek koyar... No :0072 O karpuz Bir karpuz tarlasi olan çiftçi, her aksam tarlasina çocuklarin dadandigini ve birkaç karpuzun eksildigini farketti.Epey düsündükten sonra, tarlaya bir uyari levhasi koymaya karar verdi. " Dikkat ! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi ! " Ertesi aksam karpuz yiyemeden kaçan çocuklari keyifle izledi.Bir hafta sonra, çiftçi tarlasinda geziyordu.Karpuzlarini kontrol ederek eksik olmadigini düsünürken gözü kendi levhasinin yanina konan bir levhaya ilisti " Simdi o karpuzlardan iki tane var ! " No :0073 Papa Papa, çok önemli bir iş için Amerika'ya gider. Uçak rötar yapınca karşılamaya gelenlerin hepsi gitmek zorunda kalır... Papa bir taksiyi durdurur: -Oğlum, beni tanımışsındır herhalde. Acilen bir toplantıya yetişmem gerekiyor, beni götürür müsün? -Tabi ki, seve seve... Papa, şoförün yavaş gitmesinden tedirgin olur ve şoförü arka koltuğa geçirip arabayı kendi kullanmaya başlar. Tabii bu arada da toplantıya yetişmek için hızlı gider. İleride bir trafik polisi arabayı durdurur: -Neden bu kadar hızlı gidiyorsunuz? -Çok acele, bir toplantıya yetişmemiz gerekiyor evladım. -Siz, hiç merak etmeyin papa hazretleri, ben şimdi hallederim... Elindeki telsizle: -Mekez, merkez! -Alo merkez dinlemede... -Buraya çok acil 50 kişilik bir eskort gönderin... Tamam... -Neden? Tamam... -Şehrimizde çok önemli biri var... Tamam... -Kimmiş o önemli kişi... Tamam... -Tanımıyorum... Tamam... -Tanımıyorsan, nereden biliyorsun önemli kişi olduğunu? Tamam... -Şoförlüğünü papa yaptığına göre mutlaka çok önemli biridir... Tamam... No :0074 Kütüphane Sarışının biri kütüphaneye girmiş ve direk bankoya yönelerek görevliden bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması istemiş. Görevlinin saf saf yüzüne baktığını gören sarışın bu sefer daha yüksek sesle -"Anlatamadım galiba beyfendi, bana bir hamburger,bir kola, birde patates kızartması" demiş.Artık iyice sinirlenen görevli "Hanfendi burası kütüphane!" demiş.Sarışının yüzü kıpkırmızı olmuş, özür dileyip çok çok kısık bir sesle fısıldayarak -"Pardon pardon, bana bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması." No :0075 Kaybettin Nasreddin Hoca, bir gün esegiyle odun getirir. Hava da cok sicak oldugundan hem kendisi hem esegi kan ter icinde kalirlar. Hoca odunlari indirir, yerlestirir. Karisina: - Hatun, esek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir. Karisida o gün yorgun oldugundan: - Efendi, benim isim var, sen yemleyiver, der. Hoca sicaktan iyice bunalmis vaziyette kendini minderin üzerine atar. - Olmaz! Hic halim yok, veremem, sen ver der. Esegin yemini sen vereceksin ben verecegim derken is kizisir. Epeyce tartisirlar. En sonunda Hoca: - Pekala! Öyleyse aramizda bahse tutusalim. Kim önce konusursa esege o yem versin. Anlastik mi? der. Karisi teklifi kabul eder. Ikisi de birer köseye cekilirler. Az sonra kadin, el isini alarak komsuya gider. Hoca birsey diyemez. Aradan biraz zaman gecer. Eve bir hirsiz girer. Hoca'yi görünce kacacak olur. Ama Hoca'dan hic ses ve tepki gelmedigini anlayinca kacmaktan vazgecer. Ortalikta ne var ne yoksa koca bir cuvala doldurur. Hoca'nin gözleri önünde cuvali yüklenerek evden cikar. Karisi epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Esyalarin yerinde yeller esmektedir. Telasla: - Bu ne hal? Efendi! diye ciglik atar. Hoca yattigi yerden dogrularak: - Haydi bakalim Hatun, bahsi kaybettin. Esegin yemini sen vereceksin! der. No :0076 Cetvel Atölye şefi Dursun, görevi teknik ressamlık olan Temel'i elli santimlik cetvel almaya gönderir...Bir saat, dört saat, Temel yok... Akşama doğru çıkagelir...Elli santimlik cetvel bulamadığını söyler... Elinde bir otuz, bir de yirmi santimlik iki cetvel vardır... No :0077 Adres Meleklerden biri öbür dünyada bir Kayserili bir Yahudiyi karşısına çağırarak: - Bakın, buradaki davranışlarınız hoşumuza gitti, sizi tekrar dünyaya göndereceğiz. Hatta size bir de dilekte bulunma hakkını tanıyoruz. Ne istiyorsunuz, söyleyin bakalım? Yahudi hemen atılmış: - Bana bol para ihsan edin. Melek: - Tamam, demiş. Sen ne istiyorsun? Kayserili cevap vermiş: - Ben mi? Bir şey istemem. Sadece şu arkadaşın adresini verin yeter! No :0078 Kurusun diye Jim ile Mary akil hastanesinde iki hastadir. Birgun hastanenin yuzme havuzunun etrafinda dolasirken Jim aniden suya atlayip en dibe batar. Bunu goren Mary hemen ardindan atlar ve dibe kadar yuzup Jim'i kurtarir. Tabii Mary'nin bu kahramanca davranisi hastanede olay olur. Bunu duyan bashekim de Mary'nin artik iyilestigini dusunup, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. Islemler yapilir, belgeler cikartilir, Bashekim ayni gun Mary'nin yanina gider: - Mary, sana bir iyi bir de kotu haberim var. Iyi haberim, yaptigin kahramanca davranistan oturu anladik ki akli dengen tamamen yerinde ve boylece hastanemizden taburcu oluyorsun. Kotu habere gelince, kurtardigin hasta, Jim, intihar etmis. Az once odasinin banyosunda kendisini asmis bulundu. Mary gayet sakin yanit verir: - O intihar falan etmedi ki. Ben onu astim kurusun diye. No :0079 Uçak İngilizler iki motorlu bir uçak icat etmişler. Birinci motor patladığında ikinci motor devreye girmektedir. Bunu denemek için İngilizler uçağa yolcuları bindirmişler ve uçak havalanmış. Uçağın birinci motoru patlamış ve o sırada tabelada "Korkmayın, bu bir İngiliz yapımıdır" yazmış. Aradan zaman geçmiş ve ikinci motor da patlamış. Yine aynı "Kırkmayın Bu İngiliz icadıdır" diye yazı geçmiş. Bunu duyan Araplar, kendi aralarında İngilizleri kıskanmışlar ve "İngilizler yapıyorsa biz de yaparız" demişler. Ve Araplar da iki motorlu bir uçak icat etmişler. Yolcuları içine yerleştirmişler. Yolculuk esnasında birinci motor patlamış. Yolcular çok korkmuşlar. O sırada "Korkmayın, bu bir Arap malıdır" diye yazı geçmiş. Aradan zaman geçmiş ve ikinci motor da patlamış. Yine bir yazı geçmiş: "Korkmayın, bu bir Arap malıdır. Şimdi bütün yolcular, dediklerimi tekrarlasın; Eşhedü Enla İlahe İllahlah ve Eşhedü Enla Muhammeden Abduhu ve Resuluh... No :0080 Taksici temel | Turistin biri taksi şoförü Temel'den şehir turu için belli bir saatte gelip kendisini almasını istiyor... Temel ertesi gün gelmeyince kızgın turist şikayet ediyor... Temel'i bulup soruyorlar. - Niye gelmedin? - Pağa söyletiyi toğru ta, acaba pen oğa peçi temiş miyum? No :0081 Son karar Adamın biri bi gece karısına sokulur kadın basının ağrıdığını söyleyince adam sorar -"eminmisin" Kadın -"eminim" der. Adam -"son kararın mı?"diye sorar. Kadın -"son kararım"deyince adam da der ki -"O zaman ben de joker hakkımı kullanıp arkadasımı aramak istiyorum". No :0082 Mehmet Teskere zamanı yaklaşmıştır. Aynı tertip askerlerden bazıları oturup bir karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır. Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar: - "Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?" - "Evet." - "Sen Osman, benim sigaralarımdan otlanmayacaksın değil mi?" - "Otlanmayacağım." - "Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?" - "Yıkattırmayacağım." Herkesten gerekli yanıtı alan Mehmet: - "İyi, ben de bundan sonra karavanaların içine işemiyeceğim.." No :0083 Babammış Genç kız sevgilisine telefon ediyordu: - Bu gece bize gelmesen iyi olur şekerim. Babamın öfkesinden yanına varılmiyor. Dün geceki kaçamak gezintiyi onun arabasıyla yaptığımızı haber almış! - Ne diyorsun! Nereden haber almış acaba? - Nerden olacak... Çarptığımız adam babammış da!... No :0084 Baklava Temele öğretmeni sormuş: -"Söyle bakalım temel,Senin 5 dilim baklavan var.Bana 3 dilimini verirsen kaç dilim kalır" Temel hiç istifini bozmadan: -"5 dilum" -"Temel 3'ünü bana verdin de nasıl oldu bu iş?" -"Size vereceğumi çim söyledi??" No :0085 Kuş Yemi Kadinin biri petshop'a gidip bir muhabbet kusu almak istemis.. ordan bir tane erkek kusu gozune kestirmis..adama sormus: "Bu simdi erkek olduguna gore kesin konusur degil mi?" "Tabiii efendim..hem de harika bir secim yaptiniz, bu oyle cinstir ki 2 haftaya kalmaz karsilikli sohbet bile edersiniz" Kadinin cok hosuna gitmis,kusu alip eve goturmus. 2 hafta sonra kadin yine dukkana gelmis: "Bu kus tek kelime etmedi!!" "Imkani yok hanimefendi salincagina cikip sallana sallana gayet guzel konusuyor olmali" "Iyi de siz salincak vermediniz ki bana?" Boylece adam kadina bir salincak satmis, kadin eve donmus.... 2 hafta sonra kadin yine dukkanda: "Bakin beyefendi 4 hafta gecti bu hayvandan hala ses cikmiyor!!!" "Gercekten anlamiyorum.... merdivenine cikip oynarken konusuyor olmasi gerekirdi!!!" "Merdiven mi? Bunun merdiveni yok ki?" Ve adam gule oynaya kadina bir de merdiven satmis. kadin yine evine donmus... 2 hafta sonra: "Beyefendi bir bucuk ay oldu ve bu kustan hala tek bir kelime duyamadim, olmayacak bu is galiba!!" "Bakin hanimefendicigim ben bunlardan onlarca sattim biliyorum merdivenine cikip ordan salincagina konarlar ve aynada kendilerini seyrederken bicir bicir konusurlar" "Ayna mi." Ve adam o gun de bir ayna satmis olmanin mutluluguyla kadini evine gondermis.... 2 hafta sonra petshop'un kapisi acilmis,kadin iceri girmis....elinde kafes, kafesin icinde merdiven, salincak, ayna ve bacaklarini havaya dikmis olu muhabbet kusu.... "BENI KAZIKLADINIZ!!! ISTE KONUSMAYAN KUSUNUZ VE YANINDA BANA KAKALADIGINIZ IVIR ZIVIRLAR!!!" Adam cok sasirmis.... "Hanimefendi bu ilk defa basima geliyor inanamiyorum tek kelime etmedimi bu hayvan??????" "Valla olmeden once tek bir cumle soyledi" "Ne dedi??????????" "O DUKKANDA KUS YEMI SATMAZLAR MI?" No :0086 Buralı Değilum Adamın biri zilzurna içkiliymiş.Yolda yalpalıya yalpalıya ilerlerken yanından geçen Temel'e demiş ki : -Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? Temel: -Bilmyrum kardeşum ben buralı değilum. No :0087 Havalar Cemal Temel'e anlatıyormuş, -Cüneyde olmaliymişuz.Havalar hep güzel oaralarda. -Zavallularun konuşacak bişeyleride yoktur.. No :0088 Dört tane Tursun sormuş Temel'e: - Ula Temel Sen kaç dua biliyorsun; Temel: - Dört adet dua pileyrum demiş. Tursun: - Hangilerini pileysun demiş. Temel: - Üç ihlas bir Elham'i pileyrum. No :0089 Cafer Ağa Erzurum Belediyesinin kurulus yillarinda fahri olarak her ise kosusturan Cafer Aga'nin bu gayretkesligini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmislar.Cafer Aga bu haberden çok memnun olmus.Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adini yazarlar mi? Cafer Aga o aksam eve hergünkünden farkli bir havayla gelince hanimi merak edip sormus: -Cefer, o gözel sufatin niye ele töhmüs, mosolun asmissan, biseye mi sinirlendin? -Ben sinirlenmim kim sinirlensin!Bihdim usandim.Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Aga, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Aga. Sindi de Engere'de hökümatin isi bozulmus, gel Cefer Aga! No :0090 Mehmet Teskere zamanı yaklaşmıştır. Aynı tertip askerlerden bazıları oturup bir karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır. Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar: - "Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?" - "Evet." - "Sen Osman, benim sigaralarımdan otlanmayacaksın değil mi?" - "Otlanmayacağım." - "Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?" - "Yıkattırmayacağım." Herkesten gerekli yanıtı alan Mehmet: - "İyi, ben de bundan sonra karavanaların içine işemiyeceğim.." Cemal Temel'e dert yanar, -Pütün sülalemi tanumak,hepsiyle görüşmek istiyrum. -Çok basit,piyango çiti diya bir soylenti yay,hepsi senu cormeye celur.Yeni akrabalarun bile olur daa.. No :0091 Kapı Temel birgün banyo ediyormuş.Anahtar deliğinden kimse bakmasın diye kapıyı sökmüş... No :0092 Akraba Cemal Temel'e dert yanar, -Pütün sülalemi tanumak,hepsiyle görüşmek istiyrum. -Çok basit,piyango çiti diya bir soylenti yay,hepsi senu cormeye celur.Yeni akrabalarun bile olur daa.. No :0093 Yol yok Tatile cikmis bir grup kiz arkadas, bes yildizli bir otelin onunden gecerken bir an duraklarlar. Otelin kapisinda; "Yalnizca bayanlar icin..." yazan bir afis asilidir.Yanlarinda esleri ya da erkek arkadaslari olmadigi icin, bu otelde konaklamaya karar verirler.Resepsiyondaki akillara ziyan derecede yakisikli genc, bayanlara otelin "usulleri"uzerine kucuk bir brifing verir: -"Otelimiz bes katlidir. Teker teker katlari cikin. Arzunuza hitap eden katta kalabilirsiniz.Hangi katta ne oldugunu aciklayan kucuktabelalar size yardimci olacaktir.Yalniz dikkat edin, bir kez ust kata ciktiniz mi,bir daha bir alt kata inemezsiniz.Mukemmel adamin pesinde, Bizimkilerin icini bir heyecan kaplar. Bu epey ilginc bir tatil olacaga benziyordur. Hemen merdivenlere davranirlar.Birinci kattaki tabelada; -"Bu kattaki erkeklerin hepsi kisa boylu ve vasat tiplidir," yazmaktadir.Hep birlikte burun kivirip, ikinci kata dogru hamle ederler. Buradaki tabela da cok parlak seyler vaad etmez: -"Bu kattaki erkeklerin hepsi kisa boylu ve yakisiklidir." Kadinlar elbette ki buna da bir omuz silkerler. Ucuncu kata geldiklerinde gozlerine uzerinde; -"Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat gorunumludur," yazan tabela carpar...Dogal olarak dorduncu katta sanslarini dememeye karar verirler. Nihayet karsilarina; -"Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakisiklidir," yazan ilan cikar.Kadinlar, hormonlari bedenine dar gelen ergen kizlarin coskusuyla bagirisir ve birbirlerine sarilirlar.Fakat yine de o galeyan icinde, hala yukarida bir kat daha kalmis oldugunu hatirlarlar..Kisa ama yogun bir istisare sonucu, son katta sanslarini denemeye karar verirler.Oyle ya, sonucta her ciktiklari kat, bir oncekinden daha iyi bir "cesit" vaad etmektedir.Heyecanla besinci ve sonuncu kata tirmanirlar.Zirve'deki tabelada yazanlari dehset icinde okurlar: -"Burada erkek falan yok.Bu kat, yalnizca kadinlari memnun etmenin bir yolu olmadigini kanitlamak amaciyla insa edilmistir..." No :0094 Korkutacak Karnesini yeni alan Ahmete annesi sorar: -Oğlum karnen nerde -Anne arkadaşıma ödünç verdim -Niye oğlum -Babasını korkutacakmışta No :0095 Hayvansever Birgün Temel, bir penguene tasma takmış ve onu şehrin ana caddesinde köpek gibi gezdirmeye gibi gezdirmeye başlamış. Yolda, Temel'i gören bir hayvansever hayretler içinde Temel'e seslenmiş: -Ne yapıyorsunuz kardeşim! Yazık değil mi bu hayvana! Çabuk tasmayı çıkarıp bu zavallı pengueni hayvanat bahçesine götürün! Aradan 1-2 saat geçmiş. Hayvansever ile Temel ve penguen yine yolda karşı karşıya gelmişler. Adam, Temel'e gengueni neden hayvanat bahçesine götürmediğini sormuş. Temel de hayvansever vatandaşa şöyle cevap vermiş: -Hayvanat bahçesine götürdüm. Orada gezdirdim. Çok sevindi. Şimdi de sinemaya götürüyorum... No :0096 Mücaele Polis müdürü basın toplantısında bilgi veriyordu... - Fuhuşla mücdeleye öncelik veriyoruz. Çok yer tespit ettik. Soru sormak isteyen var mı? - Gazeteci Temel hemel atıldı, - Şu anlattığun yerlerin pağa adresini verepilir misunuz? No :0097 Tabanca Temel ile Dursun oturuyorlarmış. Dursun Temel'e sormuş: -Ula Temel, biz tabancadan bakarken niye bir gözümüzü kapatıyoruz? -Ula Dursun ne kadar salaksın. İki gözümüzü de kapatırsak ne görecegiz!... No :0098 Helbet Gürcükapida sira sira müsteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanasarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu: -Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye baslar: -Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasini verdihdan sonra teyyariya bile binebülürsen! No :0099 Kaldurmayın Doktor Temel'e hastası soruyor: -Ne zaman kolumu havaya kaldırsam çok büyük ağrılar başlıyor.Ne yapmam lazım. -Kolunuzu havaya kaldurmayın No :0100 Büyük mucize Öğretmen derste, -Hazreti Yunus balinan karnından sağ çıktı.Bundan daha büyük bir mucize düşünebiliyor musunuz? Öğrenci Temel atılmış, -Tersi daha büyük bi tehlike olurtu.. No :0101 Evliymişiz gibi Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulube bulurlar.Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve birsürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir. - Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der. Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar: - Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar: - Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar: - Ben yine çoooook üşüyorum. Adam yattığı yerden: - Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz. Genç kadın kıkırdar: - Tamam, bana göre hava hoş. Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır: - Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al! No :0102 Korkutmak Adam işten eve erken gelir ve içeri girdiğinde yatak odasından sesler geldiğini duyar.. hemen odaya dalar ve karısını yatakta ter içinde ve çırılçıplak bulur: "Neler oluyor???"diye sorar.. Kadın cılız bir sesle "kocacığım kalp krizi geçiriyorum" diye mırıldanır.. Adam hemen salona koşup ambulans cağıracağı sırada 4 yaşındaki oğlu koşa koşa gelir ve "Babaaaaaa!!! Mick amcam sizin gardropta saklanıyor ve çıplaaaaaak!!!!" diye bağırır.. Adam bunu duyunca hırsla telefonu fırlattığı gibi odaya koşar, gardrobun kapısını açar ve erkek kardeşi hakkaten de çıplak vaziyette oradadır.. Bunun üzerine adam hışımla bağırır: "SENİ KALINKAFALI!!! BENİM KARIM IÇERDE KALP KRİZİ GEÇİRİYOR, SEN ETRAFTA ÇIPLAK DOLAŞARAK KÜÇÜCÜK BİR ÇOCUĞU KORKUTMA PESİNDESİN!!" No :0103 Cüzdan Cemal Temel'e anlatıyormuş. -Eskiten para yokmuş.Uşaklar alduklarunu puğtay,sepze,koyun,inekle ödiymuş. -Pence iyi bir yol teğül.İnsan punları cüzdanunda nasul taşur. No :0104 Ferrari-Porshe-Murat Arıza yapan Murat şoförü, o sırada yoldan geçmekte olan bir Ferrari'yi durdurur ve kendisini benzinliğe kadar götürmesini rica eder Murat' Ferrari'nin arkasına bağlarlar. Ferrari'yi kullanan "yalnız, ben hızlı şoförüm" der ve ekler: -Eğer fazla hızlanırsam sellektör yap ben de yavaşlayayım. Çıkmışlar yola. Ferrari hızlanmış, Murat sellektör yaparak yavaşlatmış, bir kere, iki kere... Daha sonra Ferrarici bakmış arkadan Porshe geliyor. Durdurmuş adamı ve "Benzinliğe kadar yarışalım" demiş. Başlamışlar yarışa. Helikopterle gözetim yapan trafikçiler, bunları görmüş. Heyecanla telsiden bilgi vermeye başlamış: -Bir Ferrari bir de Porshe yarışa girmişler. İşin tuhafı arkadaki Murat da durmadan sellektör yaparak onları sollamaya çalışıyor... No :0105 Bizim Köy Teröristler köy basıyor ve herkezi toplayıp tarayacaklar.Terorist başı bir şans tanıyalım diyor ve erkekler tek siraya giriyor.Karıları erkeklerini şeylerinden tanirsa kurtulma hakkı veriyor ve kadınların gözleri baglanıyor.İlk kadın: -"Bu degil bu degil degil degil bu!!"diyor ve buluyor kocasını ,kurtuluyor.Sıradakide aynı şekilde 1 ,2,3 hep aynı.Terorist şaşırıyor kendide geçiyor siraya kadın başlıyor -"Bu degil bu degil bu degil bu degil bu bizim köyden degil" No :0106 Nerden nereye? Temel'in kızı Fadime babasına sormuş, - Annemle evlendiğinizde Pen nerdeydum? Temel: - Palayina ciderken benumleydun. Tönerken annene gectun. No :0107 Çok Kolay Ünlü bir bilim adamı özel otomobiyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunur: -Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim. Ne olur izin verin, bu konferansı sizin yerinize ben vereyim. Bilim adamı öneriyi kabul eder. Şoför, arka koltuğa geçer. Bilim adamı, şoförün şapkasını giyip öne oturur. Konferansın verileceği salona varırlar. Şoför, kürsüye çıkar, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapar ve sorar: -Sorusu olan var mı? Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri oldukça zor bir soru sorar.. Şoför hiç tereddüt etmeden şöyle der: -Çok kolay bir sru bu, şoförüm bile bilir. Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o yanıtlasın... No :0108 Elektrikli Sandalye Elektrikli sandalyede ölümü bekleyen Temel yanındaki gardiyana; -Elimi tutar misun çok korkiyrum! No :0109 Guş Kayserili,büyüksehre gelen bir vatandasimiz çevreyi seyrederken havada bir kuş sürüsü görmüs ve öylesine mirildanmis: -Vay be! Guslara bah. Ne güsel de uçuyorlar.. O sirada yaninda duran bir bayan seslenmis -Onlar gus degil, kuş! Bizim ki de mirildanmis yine, saskinlikla: -Alla Alla, amma da guşa benziyorlardi halbuki.. No :0110 Telefon Faturası Adamin biri evine gelir ve posta kutusunda telefon faturasini görür.Bir bakar ki 3 milyar küsür lira fatura. Beyninden vurulmusa döner. Hemen ayrintili fatura ister. Fatura gelir. Aranan bütün numaralar adamin arkadaslarina ve dostlarina aittir.Adam -"Bu nasil olur? Ödeyecegiz mecburen" der. O sirada gözü papaganina takilir. Bir an tereddüt eder. -"Yok canim hayvancagizin günahini aliyorum" der içinden ama süphe de devam etmektedir. -"Ya yapmissa", "Yok, yok yapmamistir...." Gece papagani gözlemeye karar verir. Papagan kafesinden çikar ve telefonun basina gidip rehberi açar, adamin arkadaslarini tek tek arayip saatlerce konusmaya baslar.Adam sinirden çildirmis bir sekilde papagani yakalar ve kanatlarindan duvara çiviler. Papagan çarmiha gerilmis bir vaziyette duvarda asili kalmistir. Adam sinirle papagani azarlar; - "Bir hafta burada asili kal da aklin basina gelsin. Çek bakalim cezani !" Adam gider. Papagan bir bakar karsi duvarda çarmiha gerilmii Isa durmakta. Hemen muhabbet koyulur; - "Birader sen ne kadardir buradasin?" - "2000 yildir buradayim" der Isa. Papagan hayretler içinde kalmistir; - "Ohaaaa!.. Nereyi aradin lan öyle?" No :011 Tatlı Adamın biri tatlıya bayılıyormuş;tatlı yemiş bayılmış.. No :0112 Çok katlı Temel Almanya'da bir otele giderek oda fiyatlarını sormuş. - Birinci kattakiler iki yüz mark, ikinci kattakiler yüz doksan mark, üçüncü kattakiler yüz seksen mark, dördüncü kattakiler yüz yetmiş mark, en üst kattakiler yüz altmış mark... - Teşeççür eterum, penum içun yeterunce çok katlu tegül. No :0113 Lazın Eczanesi Lazın eczanesine eli silahlı, yüzü kadın çoraplı iki soyguncu girmiş ve ellerindeki silahi Laza doğrultup: - Çabuk kasadaki herşeyi ver ! - Özür dilerim, reçetesiz hiçbirşey vermiyoruz. No :0114 Çeşitli Fadime köfteleri irili ufaklı yapıyormuş, -Niye hepsini aynı büyüklükte yapmıyorsun? -Temel piraz çeşutlu yemek yap dedi de.. No :0115 99 Aslan Avcının biri palavra sıkıyormuş.. -"Geçen yaz Afrika'da 99 aslan vurdum.." Arkadaşı dayanamamış, -"100 de şuna bari" demiş. Avcı da -"1 aslan için yalan mı söyliycem sana" demiş. No :0116 2 hafta önce Kız nişanlısını eve çağırdı : -Otur Ali`ciğim.Evlenmeden önce tüm mazimi sana açıkça anlatmalıyım. -İyi ama hayatım iki hafta önce anlatmıştın ya... -O iki hafta önceydi hayatım. No :0117 Kaybolmuş Mahallenin iki afacan kardesi tüm mahalleliyi biktirmis. Sürekli ana-babalarina sikayet geliyor mahalleliden. Kirilan camlarin, kuyruguna teneke baglanan kedilerin,lastigi indirilen arabalarin sorumlusu hep afacan kardesler. Ana-babasi usanip bu durumdan kilisenin papazina anlatirlar durumu ve yardim isterler. Papaz "gönderin çocuklari konusayim" der. Çocuklari gönderirler. Papaz önce büyük oglani çagirir. "Söyle bakiim evladim,Tanri nerede?". Çocuk susar. Papaz tekrar sorar:"evladim söylesene Tanrimiz nerede?". Çocuk susmaya devam eder. Papaz israrla sormaya devam eder, çocuk susmaya.. Sinirlenir Papaz,"konussana be çocuk nerde Tanri?". Çocuk aniden firlar,kiliseden kosarak kaçiyorken seslenir kardesine "kaçalim çabuk!". Eve giderler,odalarina çikip kapiyi iyice kapatirlar,küçük oglan sorar büyügüne "neden kaçiyoruz?" Büyük yanitlar: "iste simdi hapi yuttuk, Tanri kaybolmus bizden biliyorlar!!!" No :0118 Metod Temel mağazada tezgahtara, -Lütfen elunuzi verir misunuz? -Analayamadım efendim. -Kalapaluğun içinde karumu kaypettum.Çok açilen pulmam cerekeyi. No :0119 Besbelli Sarhoş Yaşlı ve çirkin bir kadın soluk soluğa karakola gelip şikayetçi olur : -Adamın biri beni bir saattir izliyor, kendimi buraya zor attım, galiba sarhoştu memur bey, der. Polis çirkin kadını tepeden tırnağa süzüp cevaplar : -Galiba değil, besbelli sarhoşmuş, der. No :0120 Günaydın Balayındaki 70'lk Temel'in kaldığı otele yeni evli iki damat gelir.Sabah kalktıklarında geceki performansları kadar "günaydın" demeye karar verirler.Sabah genç damat, -Günaydın,günaydın,günaydın,günaydın! Orta yaşlı olan -Günaydın,günaydın,günaydın Temel -Selemınaleyküm No :0121 Gındıllandım Tahsin Tllioglu bey San'at Mektebi'nin müdürü iken Il Milli Egitim Müdürlügüne bir yazi yazar.Sonunu da "rica ederim" diye baglar. Buna sinirlenen Mili Egitim Müdürü telefonla: -Tahsin bey, burasi bir üst makam buraya "arz" edebilirsiniz, "rica ede-mezsiniz" deyince: -Peki Müdür beg, Bakanliga yazanda da "gindillanim" mi diye yazacayih! No :0122 En iyi vali Adamin biri Erzurum'a vali tayin edilmis. Gitmis, görevi devralmis. Halki ve çevreyi tanimak için çiktigi gezilerin birinde köy halkina sormus : -Simdiye kadar Erzurum'a tayin edilmis valiler içinde size en çok hizmet eden hangisiydi? Köylünün biri cevap vermis : -Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Pasa. -Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yapti? -Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü! No :0123 Sihirli Keman Temel birgün ava gitmeye karar vermis, sihirli kemanini, tüfegi almis ve ava gitmis Av esnasinda bir aslanla gözgöze gelmisler. Temel tetige basmis tüfek patlamamis. temel kemani çalmis ve aslani uyutmus.Eve gelmis ve tekrar ava gitmis.Aslanla yine gözgöze gelmis Tetige basmis, gene patlamamis, hemen kemani çikarmis, çalmis ama aslan onu parçalayip yemis.Agaçta iki maymun konusuyormus, biri demis : -"Ben sana demedim mi, bu bizim sagir aslana denk gelirse isi biter.." No :0124 Çabukluk Hemsireleri Temele, -Çok agir kanlisin, her seyi agir yapaysun. Hiç çabuk yaptigun pi sey yok mu? -Çabuk yorulayrum. No :0125 Ayı avı Istanbul'da yasayan bizim Temel av sporuna merak salar.Av icin gerekli malzemeleri alir. Birkac gun avlanir.Birgun kahvede otururken Bizim Temel baslar maceralarini anlatmaya. Derki: -Birgun tufegimi aldim Belgrad Ormanina gittim.Yarim saat gezdikten sonra bir baktim beyaz bir ayi bana dogru geliyor.Tufegimi dogrultmamla ates etmem bir oldu. Tek kursunla ayiyi yere serdim. O sirada arkadaslarindan birisi: -Hadi ulan oradan Belgrad Ormaninda ayinin ne isi var.der.Tabi bizim Temel bu lafin altinda kalir mi.Hemen: -Haçan ayi bu ne bilsun oranin Belgrad Ormani olduguni,der. No :0126 Marifetli Köpek Temel birgün kahvede otururken köpeği gelmiş, temel köpeğe 1.000.000 tl vererek gitmesini söylemiş köpek 15 dk sonra ağzında sigara paketi ile görününce kahvenin ağzı bir karış açık kalmış... 2 gün sonra dursun temele: -ula temel,demiş geçen gün senin köpeğe 2.000.000tl verdim.bütün gün yolunu gözledim gelmedi! temel ise cevabı yapıştırır: -Ula hemşerum yalnış iş yapmışsun.bizim köpeğe 2.000.000tl verince sinemaya gider! No :0127 Papaz ile Zangoç Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş: "Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?" Zangoç'ta derin bir sessizlik... lyice köpürmüş Papaz: "Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?" "Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!" Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun..." Zangoç bıyık atından gülmüş; "İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız..." Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç seslenmiş: "Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?" Papaz kendi kendine söylenmiş: "Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor." No :0128 3 Arkadaş Adanali Cemal, Kayserili Kemal ve Temel bu uc arkadas Bogaz Koprusunde tamir yapiyorlarmis ve karilarida bunlara yemeleri icin bir seyler hazirliyormus. Ama hep ayni seyler. Kayserili yemek torbasini aciyor pastirmali ekmek. Adanali aciyor kofte ekmek. Temel aciyor ekmek arasi hamsi. Bu hep boyle devam ediyormus. Neyse gunlerden birgun bunlarin canina tak etmis ve demisler yine ayni seyleri hazirladilarsa kendimizi kopruden atalim. Adanali bakmis ekmege kofteli hop assaga atlamis,Kayserilininki de pastirmali,oda atlamis asagi. Temel bakmis hamsili, o da dayanamamis ve atlamis.Bunlarin evlerinde de agit yakiliyormus. Adanalinin karisi: -Vah zavalli kocacigim kofte ekmegi ne cok severdi hep kendi ellerimle hazirlardim. Kayserili -Vah zavalli kocacigim pastirmali ekmegi ne cok severdi hep kendi ellerimle hazirlardim Karadenizli ise -Vah zavalli kocacigim hamsi ekmegi ne cok severdi her sabah kalkip kendi hazirlardi.. No :0129 İki yüze Balikci Temel'e, bir musteri hamsinin fiyatini sormus. -Bes yuz bin.. -Karsidaki balikcida dort yuz bin. -Sen de git ordan al. -Orada kalmamış. -Bende de kalmasa ben iki yuze satarim. No :0130 Muhtaç olmamak Cimri vede bos bogazin biri Hocaya: Ya nasrettin hoca demis demek parayi cok seviyorsun..Acaba neden ? Hoca cevabini yapistirmis. Senin gibilere muhtac olmamak icin. No :0131 İyilik meleği Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses : -Binme, bu uçak düşecek! Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış : -Uçak düştü kurtulan olmadı! Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında -Binme bu trene, raydan çıkacak! Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş -Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı... Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses : -Bu otobüse binme, freni patlayacak! Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış : -Sen kimsin yahu? -Ben senin iyilik meleğinim! Adam iyice kızmış : -Ulan evlenirken neredeydin! No :0132 Ekmek var mı? Ördeğin biri bara girer ve barmene sorar: -"Ekmek var mı?" -"Yok..." -"Ekmek var mı?" -"Yok..." -"Ekmek var mı?" -"Yok!" -"Ekmek var mı?" -"Yok kardeşim!" -"Ekmek var mı?" -"Eğer bir daha bunu sorarsan seni duvara çivilerim!" -"Çivi var mı?" -"Yok!" -"Ekmek var mı?" No :0133 Çıkış Iki iskocyalı kasabada bir tiyatro acmislar, fakat iskoclar malum cok cimri, kimse para vermek istemediginden her gun sifir cekiyorlarmis. Bakmislar olacak gibi degil, dusunmusler ne yapalim ne edelim diye. En sonunda birinin aklina bir fikir gelmis.Ertesi gun her tarafa ilanlar asiliyor. "Cumartesi gunu tiyatromuza giris bedavadir." Kasaba halki bedavayi bulmus kacirir mi. Cumartesi gununu. Tiyatro ful cekmis, bizimkiler mukemmel bir oyun sergiliyorlar. Herkes ayakta alkisliyor. Oyun bittikten sonra kasaba halki cikisa dogru yonelmis ama ne gorsunler ? Kapilar kilitli ve su yazi yaziyor : "Cikis 10 sterlin" No :0134 Bakanlık Bir devlet dairesinin büyük bir odasında 8-10 memur çalışırmış.Bunlardan iki tanesinin masaları karşı karşıya olmasına rağmen senelerden beri hiç birbirleri ile konuşmamışlar, tanışmamışlar.Memurlardan biri saat tam beşte önündeki bütün dosyaların muamelesini bitirir ve çıkıp giderken diğer memur önündeki dosyaların işi bitmediği için hep geç kalırmış.Bu böyle senelerce sürüp gitmiş. Bir gün dehşetli bir kar fırtınası başladığı için kimse daireden çıkamamış. Bütün gece orada kalmak zorunda olduklarını anlayan memurlar dışarıdan kebap, lahmacun, rakı getirtip eğlenmeye başlamışlar.Masaları çok yakın olduğu halde birbiri ile hiç konuşmayan iki memur alel acele kurulan rakı masasında da yan yana düşmüşler.Bir tanesi kadehini kaldırıp -'Yahu arkadaş bu kadar senedir hiç konuşmak kısmet olmadı. Haydi şerefe!' demiş.Öteki de -'Şerefe arkadaşım' deyip mukabele etmiş.Kadehi ilk kaldıran -'Arkadaşım senelerden beri konuşmadık. Bari bundan sonra arada bir iş bitince beraber çıkalım, köşedeki meyhanede bir iki kadeh çekelim'demiş. Öteki memur -'Çok iyi olur ama benim işim sizinki gibi saat 5 te bir türlü bitmiyor. Siz nasıl oluyor da işiniziz tam zamanında bitirebiliyorsunuz?' diye sormuş.Öbürü cevap vermiş -'Kimseye söylemiyeceğine dair söz verirsen sana bir sırrımı açıklayacağım' demiş ve anlatmaya başlamış -'Bana karışık, içinden çıkılması zor olan bir dosya getirdikleri zaman üstüne 'Ahmet bey'e havale' yazıp kaleme geri gönderirim. Senelerce önce 'Nasıl olsa bu koca bakanlıkta bir Ahmet bey vardır' diye düşündüm ve haklı çıktım. Şimdiye kadar havale ettiğim dosyaların hiç biri bana geri gelmedi.'.Öteki adam ayağa kalkmış, elini uzatmış ve -'Galiba artık tanışmamızın zamanı geldi, bendeniz Ahmet' demiş.. No :0137 Kravat Turistin biri Cezayir'de çölde susuz bir şekilde sürünüyomuş.Birden dükkan gibi bi yer görmüş ve oraya giderek: -Su...lütfen bir yudum su Adam: -Beyeefendi maalesef suyumuz yok ama isterseniz kravat verebiliriz Turist: Ben napıyim karavatı susuzluktan geberiyorum der.Adamda ona 2km. güneyde bi yer olduğunu,oraya gitmesini söyler.Turist güç bela oraya varır ve: -Su... birazcık suuu Adam: -Maalesef beyefendi buraya kravatsız giremezsiniz!! No :0138 Temel İcadı "Dünya Genetik Projeler Yarışması" yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörler yarışmaya çalışmalarıyla katılmış. İlk olarak Fransız profesörü anlatmaya başlamış: -Ben, inek genleriyle tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan mahlukatın eti, kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu. Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra Türkiye'den Temel'e gelmiş. Juri başkanı. -Sizin çalışmanız nedir? -Ben karpuz genleriyle hamamböceği genlerini birleştirdim. Birden tüm Jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan, Temel'e: -Bu çalışma ne işe yarar? -Acayip işe yarıyor! Karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçışıyor... No :0140 Erkek Hamile kadın evde tek başınayken sancısı tutar ve hemen bi taksi çagırır.Taksi gelirKadın arkaya koltukların tam ortasına oturur.Sancısı agırlaştığı için kendini biraz koyverir.Bu arada şöföre sorar: -"Şöför bey sizce erkemi yoksa kızmı olur" Şöför aynadan bakarak kadına "erkek" der.Kadın: -"Nerden bildin"der.Şöför: -"Bıyıklarını gördüm" der kısaltma dilbilgisi dersinde öğretmen - "sarı saçlı kız elleri pencerenin pervazına dayalı halde dışarı baktı ve güldü" cümlesini kim bana kısaltabilir? temel hemen ayağa kalkar ve şöyle der - orospi! Güvence temelin 12. oğlunu askere çağırmışlar, ondan önceki 11 tanesi askerde olduğu için temel itiraz etmiş -haçan söyleyun padişahunuza penum şeyime güvenup sağa sola savaş açmasun! Muz İki kadın manava gider : - Lütfen iki muz verir misiniz ? Manav, muzları tartar ve 3 tane vereyim bir kilo olsun der. Kadınlardan daha ufak olan ötekine döner : - Olsun n'apalım, birini de yeriz. Tünel İhalesi Mısır hükümeti, Kızıldeniz'in altına tüp geçit yapmak için ihale açmış. İhaleye İngiltere'den, Amerika'dan, Japonya'dan ve Türkiye'den de Temel'in firması olmak üzere birer firma katılmış. Firmaları teker teker mülakata çağırıp teknik bilgi istemişler. İngiliz firması : - Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum bir metre fark olur. 30 metre enindeki tünelde de bir metreyi rahatlıkla düzeltiriz demiş. Amerikan firması: - Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz maksimum 50 cm fark olur, onu da düzeltiriz demiş. Japon firması : - Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Biz de fark olmaz, demiş. Sıra bizim Temel'e gelmiş. Temel : - Valla biz de iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluştuk buluştuk, buluşamazsak iki tane tüneliniz olur. Ayna Erzurum'a ayna Gelir. Şıhbızın köyünde, o tarihe kadar kimse ayna görmemiştir. Adamın biri, ilk rastladığında, aynayı alıp bakmaya başlar. Ardından, aynada gördüğü kişiyi ölen kardeşi zannedip ağlamaya başlar : - Vay benim zavallı gardaşım, vay benim zavallı gardaşım. Aynayı koynuna alıp yatar. Hanımı, eşinin, aynayla yattığını görünce şüphelenir. Uyandırmadan adamı, aynayı alıp bakar. Öfkeden kudurmuştur. - Vay ! der heyecanla. Herifim, beni bir garıylan aldatır. Aynayı alıp, köyün şıhına gider. Aynayı göstererek Şıh Efendi, der. Benim herif beni bir garıylan aldatır. Aha garı da burdadır. Şıh aynayı alıp, bakar. - Bacım, bu, bir garıdan ziyade, gavata benziir. Sosyal İmkanlar İki tane eşcinsel İstanbul'da işe çıkarlar. Batılı olan doğulu olana sorar : - Sizin orda bu işler nasıl olur ? - Kardaş bizim orda bizi gördükleri yerde döviler sonra götürüp istedikleri gibi yapiler, daha sonra hakaret vs. arabadan paldir küldür yuvarliler bizi perişan ediler. Anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan celi. Vay be demiş batılı olan çok yazık size. Bu defa doğulu sorar : - Sizde nasil oli ? - Bize önce telefon acarlar; uygun muyuz deği lmiyiz diye sorarlar, sonra araba gönderir evden alırlar, sonra sauna, yemek, sonra gece hotel derken sabah kahvaltı ve en sonunda da üceretimizi alırız. Bizi tekrar araba ile eve bırakırlar. - Kardaş valla, sizdeki sosyal imkanlar bizde olsa bizim alayımız ibne olur. Üç Rahibe Üç rahibe bir araya gelmiş pederi çekiştiriyorlarmış. Birinci rahibe: - Geçen gün pederin odasına temizlik için girdim, dolabını temizlerken bir de ne göreyim, bir sürü porno dergi. Hepsini sobaya atıp yaktım, demiş. İkinci rahibe : - Ben de geçen gün girdiğimde çekmecesinde çok sayıda prezervatif vardı, hepsinin ucunu iğneyle deldim! demiş. Üçüncü rahibe bayılmış... Kayıp Arama İki adam mağazada karılarını kaybetmiş hararetle aranıyorlarmış. Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış, birisi: - Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum, demiş. Diğeri : - Asıl sen kusura bakma, ben de karımı arıyorum, demiş. Daha sonra madem ikimiz de karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak birbirimize haber veririz demişler. Bir tanesi başlamış karısını tarif etmeye: - Benim karım, sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1. 75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor, demiş. Sonra da, peki senin karın nasıl biri ? diye sormuş. Diğer adam biraz düşündükten sonra : - Boş ver benimkini, seninkini arayalım... Köy Yolunda Ali ile Ayşe, tarladan köye dönüyormuş. Ali'nin bir elinde ipinden tuttugu kuzu, öteki elinde, boş bir kova, koltuğunun altında bir tavuk, omzunda da bir dirgen varmış. Ayşe ise, bir kucak odun taşıyormuş. Bir ara Ayşe, Ali'ye dönerek: - Ali, bu yolda seninle yürümekten korkuyorum, bir gün sen bana saldıracaksın, demiş. Ali de : - Yapma yahu, elimde bunlar varken, sana nasıl saldırabilirim ki ? diye yanıtlamış. Bunun üzerine Ayşe : - Ne yani ? Dirgeni yere batırıp kuzuyu ona bağladıktan sonra, tavuğu da kovanın altına kapatmayı düşünemeyecek kadar aptal mısın sen ? İran Halısı Halıcının elinde çok değerli bir iran halısı varmış. Herkes halıya bakmaya gelir, fiyatını pahalı bulunca da başka bir halı alır gidermiş. Bir gün kadının birisi halıya bakmak için yere eğilirken osurmuş. Suçunu bastırmak için de hemen doğrulup : - Bu halı kaç para, diye sormuş. Halıcı : - Hanımefendi halıya sadece bakmakla osurdunuz, fiyatını söylesem herhalde mağazanın ortasına sıçarsınız. Temelden-25 Fıkra 1 - Temel ve Kraliçe Elizabeth Temel Istanbul a gelmis, yürüyormus.Bu arada 5 dakikada bir top atislari duyul- maktaymis. Merak edip sormus. "Hemserim bu top atislari neyin nesi?" diye. Kraliçe Elizabeth in gelmesi sebebiyle top atisi yapildigi anlatilmis. Aradan yarim saatgeçmis ve top atislari halen sürmekteymis. Temel yine sormus bir baskasina "Bu top atislari neden?" diye. Ayni cevabi alinca söylenmis: "Ulan, yarim saattir bir kariyi vuramadilar, be!" 2 - Temel ve Sevgilileri Temel in 3 tane sevgilisi vardir.Biri ögretmen, biri doktor, biri de santralcidir. Fakat ögretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadasi sorar "Niye ögretmen de digerleri degil?" diye. Temel de ona döner: -Ula der, bilmez misin doktorlar "bugün git yarin gel" der, santralci de "su an mesgul daha sonra tekrar deneyin" der. Ama ögretmen ne der? Hadi bir daha tekrarliyalim... 3 - Parasitçü Temel Temel Nato da havaci olarak askerligini yapiyormus. Komutan askerlere parasütle nasil atlanacagini ögretmis. - "Uçaktan atlayinca birinci ipi çekeceksiniz. Parasüt açilmaz ise ikinci ipi çekeceksiniz. Yine açilmadi, o zaman Meryem Ana ya dua edeceksiniz." Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker parasüt açilmaz, ikinci ipi çeker yine açilmaz. O s1rada yere yavas yavas süzülen komutaninin yanindan geçerken sorar: - "Komutanim, komutanim.. O karinin adi neydi ?" 4 - Banka Soygunu Temel ile Dursun Amerika da yasarlarken paralari bitmis ve bir banka soymayi kafalarina koymuslar. Gece yarisi olmus, Dursun ve Temel kapilari açip içeride kasalari aramaya koyulmuslar. Temel bir kasa görmü_, açmislar ve içinden bir kase muhallebi çikmis. E bu kadar ugrastik bosa gitmesin demisler ve bunu Temel afiyetle yemis. Daha sonra bir kasa daha görmüsler ve onu da açmislar bir kase muhallebi daha. Bunu da Dursun yemis. Tabii ikisi de sasirmis koca bankada nasil para olmaz diye ve orayi terk etmisler. Ertesi gün gazetelerde manset : "Dünyanin en büyük Sperm Bankasi soyuldu!.. 5 - Pilot Temel Pilot Temel telsize var gücüyle bagiriyordu : - "Ula, sag motor bozuldu. Düseyrum, düseyrum. Meydey düseyrum. Kule düseyrum." Kule hemen cevapladi : - "Mesaj anlasildi. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin." Temel gayet ciddi : -"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk." 6 - Temel Usülü Intihar Dursun birgün ormanda gidiyormus. Temeli bir agaca belinden bagli sekilde bulmus. "Napiyosun Temel" demis Dursun; Temel de "Intihar ediyorum" demis. Dursun "Benim bildigim öyle intihar edilmez; o ipi beline diil boynuna bagliyacaksin" demis. Temel de: onu da denedim; az daha boguluyodum... 7 - Babanin Sonu - Babam öldü, demis Temel. ilyas sormus: - Neden öldü? - Apartmanin sekizinci katinin balkonundan düstü. - Eyvah parçalandi mi? - Yok, giristeki bakkalin tentesine düsünce oradan havalanip karsi apartmana yöneldi. - Apartmana mi çarpti, nasil oldu? - Yok, karsi apartmanin balkonunda çamasirlar asili idi.Çamasir ipine vurup fabrikanin bahçesine düstü. - Orada mi öldü? - Yok, fabrika çelik yay fabrikasi, bahçedeki yaylarin üzerine düsüp havalandi yeniden... - Peki sonra? - Sonrasi ne? Baktik ki yere inmiyor, biz de vurduk onu 8 - Temel, Karisi ve Karisinin Asigi Temel, bir haftaligina gittigi memleketten, haber vermeden erken dönünce karisini evde baska bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde tasidigi tabancasina davranan Temel, yatakta yakaladigi adami alninin ortasindan vurur. Tabancayi tam kendi kafasina dogrultmusken, karisi haykirarak üzerine atlar: - Dur Temel im, kiyma kendine!.. Temel, sinirden titreyerek haykirir: - Sus kaltak, sira sana da gelecek!.. 9 - Temel in Arabasi Temel Dursun a arabasinin öyküsünü anlatiyordu : Bir gün otostop yapiyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasina aldi. Bir süre gittikten sonra kadin arabayi kuytu bir köseye çekti. Mini etegini iyice yukari çekip, dudaklarini islatti ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasini aldim. Dursun : iyi etmissin Temel, zaten mini etek sana hiç yakismazdi. 10 - Evde Kimse Olmayacak Temel Fadimeye demis ki; "Fadime, bu aksam bize gel. Evde kimse olmayacak." Fadime aksam gelmis kapiyi çalmis çalmis kimse açmamis... 11 - 2 Katli Otobüs Bir gün Temel le Dursun 2 katli otobüsle yolculuk ediyomus. Temel cep telefonunu çikartip alt kattaki Dursun u aramis. - Orada havalar nasil Dursun kardesim? - Bizim söför uyumus otobüs kendi kendine gidiyo valla Temel cigim... - O dabirsey mi Dursun? Bizim katta söför bile yok. Otobüs kendi kendine gidiyo... 12 - AIDS Temel birgün ölümcül hastaliga yakalanir. Dursun da yaninda refakatçi olarak kalmaktadir. Temel gelen herkese ben AIDS im der. Dursun art1k dayanamaz ve sonunda sorar : - Temel sen AIDS felan degilsin neden herkese yalan söylüyorsun? Temelde: -Haçen öylede ölücem böylede. En azinda kariyi saglama alalim bari... 13 - Tatbikat Temel ile Dursun bir gün parasüt tatbikatina katilmislar. Diger para_ütçüler gibi onlarinda uçaktan atlama siralari gelmis ve kendilerini bosluga sal1vermisler. Temel in para_ütü açilmis ancak Dursun un ki açilmamis. Dursun Temel e : - Ula Temel bu meret aç1lmayi da!.. Temel : - Ula Tursin yardimci parasüti aç usagum!.. Dursun yardimci parasütü açmaya çalismis fakat o da aç1lmamis ve Dursun Temel e : - Ula Temel bu merette açilmayi. Temel : - Bos ver usagum nasul olsa tatbikattayiz... 14 - Sinek Bar Temel Istanbul a ilk kez gelmis ve Bebek koyunda methedilen sinek bari arayip durmus. En sonunda sinek bari bulmus ve içeri girmis. Içkisini içerken kendi kendine düsünmüs "Ya bu sinekli barin ne özelligi var herkes methetti hiç bir özelligi yok". Ihtiyaçtan tuvalete gittiginde bir de ne görsün pisuvar altindanmis ve piril piril parliyormus; "Demek buranin özelligi buymus..." demis. Geri dönüp içkisini içmis. Ertesi aksam yine gelmis. Içkisini bitirince tuvalete gitmis ki altin pisuvar orada yokmus. Kizgin bir sekilde geri dönmüs. Barmene çatmis : "Hani buranin altin pisuvari kardesim bir özelliginiz vardi o da yok simdi". Barmen kenarda duran iri yari adama seslenmis : "Sadullah abi gel dün aksam senin saksafona iseyen adami buldum". 15 - 100 Hamsi Dursun Temel e sormus : - Usagim oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun? Temel : 100 tane yerim valla... Dursun : Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin... Bu espri Temel in acaip hosuna gitmis.Yolda Cemal i görmüs ve hemen sormus - Usagim oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun? Cemal : 50 tane yerim ben... Temel : Tüh be usagim 100 deseydun sana müthis bir espiri yapacaktum... 16 - Arkadaslarimi Geri Getir Bir Fransiz bir Ingiliz ve bir de Temel bir gemi kazasindan sonra issiz bir adaya çikarlar. Ingiliz kumsalda bir lamba bulur. Fransiz bunun Aladdin in sihirli lambasi olabilecegini söyler ve lambayi ovusturur. Gerçektende lambadan bir cin çikar ve konusmaya baslar : - Dileyin benden ne dilerseniz... Ingiliz : Ben ailemin yanina Ingiltereye gitmek istiyorum... der. Cin hemen istegini yerine getirir. Sira Fransiza gelir. O da ailesinin yanina Fransaya gitmek ister. Onun istegi de yerine gelir. Sira Temeldedir. Temel biraz düsünür. Cin çabuk olmasini söyler. Temel etrafina bakar ve cine dilegini söyler : - Arkadaslarim da gitti ben bu issiz adada yalniz kaldim onun için arkadaslarimi hemen geri getirmeni istiyorum" der... 17 - Boynuzlu Köpek Temel birgün keçinin boynuna tasma takmis gezdiriyormus. Arkadasi Dursun yolda onu görüp : - Ula Temel Napiysin ?... - Ula cörmiymisin Çöpegimi cezdurayrum Dursun kardesim... - Ula Temel bunun boynuzlari var.... - Valla ben onin özel hayatina karismayrum... 18 - Gözlük Temel uzak doguya gider. 250$ verip bakinca insanlari çiplak gösteren gözlüklerden alir. Takar bakar çiplak, çikarir bakar giyinik. Çok hosuna gider. Ikide bir takip, çikarir. Eve gözünde gözlük gider, bakar Fadime ve sütçü çiplak. Gözlügüçikarir bakar çiplak. Takar bakar yine çiplak. Müthis cani sikilir ve Fadimeye der ki : - Ula Fadime 250$ verdim gözlük aldim ama hemen bozuldu!.. 19 - Hatirla Temel savasta yaninda 10 arkadasiyla birlikte düsmana esir düsmüs. Ilk gün iskence sonunda ekipten 5 tanesi bülbül gibi konusmus. Ikinci gün 3 kisi daha dayanamamis itiraf etmis. Üçüncü gün sonunda bir tek Temel kalmis. Dördüncü gün iskencenin dozu artmis Temel den çit yok. Besinci gün iskence iyice agarlasmis ama Temel yine ayni. Iki hafta sonra Temel i kaldigi hücrede izlemeye karar vermisler. Bizim Temel hem kafayi duvara vurmakta hem de söylenmekteymis : -Hatirla...Hatirla... Hatirlaaaa... 20 - I am Sorry Temel bara gitmis. Geçmis bir kenara oturmus, biraz sonra bara bir adam girmis ve siska uzun boylu bir adamin kafasinin üzerine sise koymus, çekmis silahi ates etmis sise paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis; - I am Pekosbill... demis ve çikip gitmis. Daha sonra bara bir baska adam girmis ve yine o siska adamin kafasinin üzerine konserve kutusu koymus, çekmis silahi ates etmis kutu paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis; - I am Redkit... demis ve bardan çikip gitmis... Temel bunlari seyrettikten sonra dayanamamis, eline bir elma almis ve o siska adamin kafasinin üzerine elmayi yerlestirmis, çekmis silahi ates etmis ve adami tam anlinin ortasindan vurmus... Elini kaldirip; - I am sorry... demis ve çikip gitmis... 21 - Internetin Temelcesi Temel, bilisim sektöründe çalisan bir firmaya is basvurusu yapmis. Firma yetkilileri önce bir bilgi testinden geçmesi gerektigi söylemisler ve ilk soruyu sormuslar : -Internet ne demektir ? Temel düsünmüs, tasinmis ve : - Ise ciremedum temektur... 22 - Kamyon Söförü Temel Temel kamyon söförüymüs. Bir gün kamyonu ile yokus asagi inerken freninin patladigini farketmis. Ileriye dogru baktiginda da yolun ikiye ayrildigini görmüs. Bir tarafta pazar kuruluymus ve yüzlerce insanin alisveris yapiyormus. Diger tarafta ise küçük bir çocuk yolun ortasinda oyun oynamaktaymis. Temel çok hizli bir sekilde düsünerek "pazar yerune çirersem pi sürü insan ölür en eyisu çocigu ezeyum" demis. Ertesi gün gazetelerde söyle bir baslik; "pazara giren kamyon dehset saçti. 150 ölü" Temel e sormuslar : - Sende hiç kafa yokmu? Bu kadar insani ezecegine bari çocugu ezseydin. Temel cevap vermis : - Ula siz benu salak mi sandunuz? Bunu bende düsündüm... Tabii ki çocugu ezecektim ama cocuk pazara dogri kosunca ben ne yapayim? 23 - Mercedes-Benz Temel Istanbul da bir is yeri açar ve isler tikirinda gidince altina hemen Mercedes marka bir araba çeker. O günlerde Trabzon dan annesi arar ve : - Temel oglum, baban öldi. Hemen cel. Temel arabaya atlar ve hemen yola koyulur. 6 saatte trabzona varir. Neyse, babasinin cenazesini kaldirirlar, aksam annesinden izin ister ve isleri yüzünden hemen Istanbul a dönmesi gerektigini söyler. Annesi onayladiktan sonra Istanbul a telefon açip yaninda çalisanlara : - Usaklarim, benceliyoryum beni karsulayun. Usaklar bekler Temel gelmez. 1 gün geçer, Temel yok. 2 gün geçer Temel, yok. 3 gün geçer Temel yok. 4 gün sonunda Temel gelir. Hemen sorarlar - Patron 6 saatte gittin, 4 günde döndün. Çok merak ettik seni. Temel bunun üzerine usaklaruna döner ve der ki : - Ula usaklarum bu Almanlari anlamiyorum... Arabaya 5 tane ileri fites koymuslar, sanki isin geri dönüsü yok gibi geri fitesten sadece 1 tanecik koymuslar. O sebepten geç celdum. 24 - Palavraci Komutan Temel ve Dursun parasüt egitimlerini tamamladiktan sonra ilk atlayislari için havalanirlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanlari son kontrolleri yapip; -Atladiktan bi süre sonra parasütün sag tarafindaki ipi çekin parasütleriniz açilacaktir... Sayet açilmazsa hiç telasa kapilmayin, sol tarafta yedek parasütün ipi var onu çekin sorun kalmaz... Indiginizde sizi bir jip bekliyor olacak sizi karargaha geri götürecek. Askerler korkarak da olsa atlamislar. Heyecanla sag taraftaki iplerine asilmislar... Tik yok. Tas gibi düsüyorlar. Hemen sol taraftaki iplere asilmislar ama parasütler yine açilmamis... Temel bunun üzerine bagarmaya baslamis : - Ula bu komutanun hiçbir dedugu çikmiyor... Hele bir de asagida jip yoksa o zaman anasini belleyecegum!.. 25 - Sokaktan mi Topluyorum? Temel sevgilisiyle gidiyormus. Sevgilisi bir magazada gördügü kürkü istemis. Temel hemen vitrin camina bir tugla atip içinden kürku alip sevgilisine vermis. Daha sonra sevgilisi otomobil galerisinde bir de araba görmüs ve bu sefer de onu istemis. Temel de bunun üzerine -Ben bu tuglalari sokaktan mi topluyorum? demis... _(_(_buda Nasrettin Hoca_)_)_ (nasrettin hocadan seçmeler) Nasreddin hocanın iki karısı varmış biri diğerinden daha genç ve güzelmiş. Tekneyle gezintiye çıkmışlar karıları hoca demiş biz göle düşsek önce hangimizi kurtarırdın? -Hoca yaşlı karısına dönmüş “ Hanım sen biraz yüzme biliyordun değil mi? “ demiş. __________________________________________________ _____________ Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar: __Yahu Hoca senin hanım çok geziyor. Hoca:Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrar. __________________________________________________ _____________ Nasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş.Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya dalmış.Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu. __________________________________________________ ______________ Nasrettin hoca bir gün kendine yeni bir kazan alır ertesi gün komşusu kazan istemeye gelir hoca kazanı yeni aldığı için pek vermek istemez ama komşusunuda kıramaz ve verir... bir gün iki gün derken onbeşgün sonra komşusu elinde hocanın kazanıyla çıkagelir kazanın içindede küçük bir başka kazan vardır... müjde hocam !!! der komşusu senin kazan doğurdu... nasıl yani der hoca kazan hiç doğururmu ? Valla inanmazsan al kendin bak der kazanı uzatarak... hoca kazanı eline alır yeni aldığı kazanın orası patlamış burası çatlamış... tabii doğurur der adama dönerek KAZANIN AMINA KOYMUŞSUNUZ. __________________________________________________ ______________ Nasrettin hoca pazarda dalgın yürüyormuş.etrafındaki esnafları seyrediyor.bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce,sonra: - bana senmi vurdun? demiş adama. Adam: - ben vurdum lan ne olacak demiş. Hoca: - sakadan mı vurdun ciddiden mi? demiş Adam: - ciddi vurdum napacan?! Hoca: - Aman aman, öyle olsun... Cunku şakadan hiç hoşlanmam da . HALİNE ŞÜKRET Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar: -Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi! Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata: -Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak. Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor... Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır: -Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar: -Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum. SAY Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen: -Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim. Temel sevinir, sözlüye kalkar... Hoca: -Söyle bakayım Temel, İngiltere'yle Fransa kaç kez savaştılar? Küçük Temel: -Alti defa savaştiler öğretmenum. Hoca: -Aferin sana Temel, tebrik ederum, der. Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca: -Peki say bakalım, demez mi? Küçük Temel: -Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti. TEMEL'İN OĞLU Temel'in oğlu küçük Temel, okula gittiğinde öğretmeni sorar: -Temel, baban nasıl iyi mi? Küçük Temel: -Öğretmenum, babam dün akşam banyo küvetine girdi, uyudi kaldi oriya... Öğretmen şaşkın: -Uyudu mu? Desene sular evi bastı, ev mahvoldu... Küçük Temel sakin: -Yooo öğretmenum öyle olmadi, çünki babam ağzı açuk uyur... BAŞKA ÇİMSE YOK Mİ? Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır: -Çimse yok miiii! Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar: -Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime koyarım. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma! Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp, tekrar bağırır: -Başka çimse yok miiii! FADİME'DEN E-POSTA... Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler. Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar. Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir: "Sevgili Kocacığım, Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın) VERGİ Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır: -Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız... Derken Avrupalı söz alır ve: - Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız... Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya: -Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner... GEÇİM ÇARESİ Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler... Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır: - Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun... Dursun atılır: - Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve: - Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz... MÜTEAHHİT TEMEL Bizim Temel, Amerikalı ve İngiliz’le telefon direği dikme ihalesine girmiş. Müdür şöyle bir öneri getirmiş: -Hepiniz aynı teklifi verdiniz ama bizim için sürat önemli. Bir yarışma yapalım, kim daha çok direk dikerse ihaleyi o alacak... Üçüne de 5 saat süre ve yeterince direk verilmiş. Amerikalı 40, İngiliz 50, Temel de sadece 4 direk dikmiş. Müdür kızmış: -Nasıl olur, bak diğerleri bir sürü direk dikmiş... -Mudür bey siz onların diktuğu direkleri görmedunuz... Nerdeyse tamami dişarda... KAPLUMBAĞA TEMEL Dört kaplumbağa, pikniğe çıkmaya karar vermiş. Erzakları hazırlayıp; bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken, otuz yıl sonra piknik yerine varmışlar. Gazozları, yiyecekleri, herşeyi ortaya çıkarmışlar. Bir bakmışlar gazoz açacağı yok. Tek çözüm, birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Görev, içlerinde en küçük kaplumbağa olan Temel'e düşmüş. Genç kaplumbağa: -Ben gelene kadar buradaki yiyeceklere dokunmazsanız giderim... Diğerleri bunu kabul etmiş. Temel, yola çıkmış; bir,iki, on, yirmi yıl geçmiş. Bu arada, yaşlı kaplumbağalardan biri fenalaşmış. Arkadaşları ne yapsa faydasız, son bir dileği olup olmadığını sormuşlar: -Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?... -Elbette... Diyerek, sarmalardan birini vermişler. Tam ağzına atacağı sırada, genç Temel, çalıların arasından fırlamış: -Gitmiyorum işte, gitmiyorum... YILAN TEMEL Yılan Temel, arkadaşı yılana sormuş: -Haçan, biz zehirli yilan miyuk? -Heee, n'oldu ki? -Dilimi ısırdum da... FADİME FEMİNİST OLURSA Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der: -Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı... Alman konuşmacı: -Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış... Fadime kürsüye çıkmış: -Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı... KIZARTMA Bizim Temel karakolda başkomiserdir. Bir gün bir kadın gelir: - Komiser bey komiser bey! Kocama tavuklu bezelye yapacaktım ... Ben onu haşlayana kadar kocamı markete bezelye almaya gönderdim. Gidiş o gidiş gelmedi... Ben ne yapacağım? Komiser Temel kadına hiç bakmadan: - En eyisi siz o tavuğu kizartma yapin. BEN NE YAPIYORUM? Bizim Temel’le Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar... Tabii otobandan giderken alışmışlar burda suratli gitmeye. Dursun tahrik eder: - Ula bas kaza nerdeyse at arabasi bize yetişecek. Temel bu durur mu. Hız sınırını çoktan aşmıştır. Birden yoldan çıkıp yokuştan aşağı ağaçların arasına paldur küldür giderken Dursun atılır: - Ula ne oldi eyi giderken birden sallanmaya başladuk. Temel heyecanla: - Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çikti... Dursun: - Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun... Temel: - Ula ben neye uğraşıyorum zannedeysun... SAĞIR KİM? Temel doktora gitmiş: - Doktor bey, Bizum Fadime sağır herhalde, sorularima cevap vermeyi... - Karınızın sağırlık derecesini ölçelim. Siz bir soru sorun, duymaz ise beş adım yaklaşıp soruyu tekrarlayın. Ne kadar mesafede duyuyor bilelim. Temel, deneme yapmak için eve gittiğinde Fadime'yi yemek yaparken bulmuş: - Karıcuğum bugün yemekte ne var? Ses yok... Beş adım yaklaşıp bir daha sormuş. Çıt yok... Bir beş adım daha yaklaşıp yine sormuş: - Kiz Fadime saa diyrum, yemekte ne var? - Bak Temel, dördüncü kez söyliyrum, yemekte hamsili pilav var... NEYE BASIYOR? Temel, kahvehanede arkadaşlarına av maceralarını anlatmaktadır: - Geçenlerde ormana ava gittum. Birden bi ayi ile karşulaştum. Tüfeği atıp kaçmağa başladum. O da beni kovalamaya başladi. Tam ayinun nefesini ensemde hissettuğum anda ayi kayup yere düşti. Bu durumu fırsat bilip arayi açmağa çaliştum. Ama ayi gene peşima düşti. Gene tam nefesini ensemde hissettuğum anda ayi tekrar kayup yere düşti. Ben tekrar arayi açmağa çalıştum. O arada Dursun, dayanamayarak sorar: - Ula Temel, çok cesaretli adamsun. Ben senun yerinde olsam, altuma ederdum. Temel atılmış: - Ula sen ayinun neye basup kayduğunu zannedeysun? KİMİNLE EVLİ? Mahkemede hakim, Temel'e sormuş: - Kiminle evlisin? - Bizum kariylan! Hakim sinirlenmiş: - E, herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu? - Duydum tabi, nasil duymadum!.. - Kimmiş? - Bizum kari. ANNESİNDEN TEMEL'E MEKTUP "Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum... Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık... Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler... Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü... Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin... Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen" HERKES BİLİYOR Temel, Paris'te bir dükkâna girmiş. Bakmış, dükkânın bir köşesinde harika bir papağan... Hayran hayran seyrederken, dükkân sahibi yanına gelip, "Bu harika bir kuştur, karşısına geçene bakar ve ona nasıl birisi olduğunu söyler" demiş. Temel, papağanın karşısına geçer geçmez, kuş "Sen aptalsın" demiş. Temel, papağanı satın almak istemiş, ancak adam satılık olmadığını söylemiş. Bunun üzerine Temel, papağanın yumurtalarından rica etmiş. Adam, "yarın gelin verelim" demiş. Ertesi gün gittiğinde Temel'e üç tane yumurta vermiş. Temel derhal Trabzon'a dönmüş, eş-dost, akraba, komşu kim varsa toplamış ve papağanın özelliklerini anlattıktan sonra, gururla yumurtaları göstermiş ve hep birlikte yumurtaları kuluçkaya yatırmışlar. Bir süre sonra, yumurtalardan birisi çatlamış ve içinden normal bir tavuk civcivi çıkmış. Bir anlam verememişler. Fakat, ikincisinden bir bıldırcın, üçüncüden de keklik çıkınca, Temel'in tepesi atmış. Uçağa atladığı gibi varmış Paris'e, dükkânı bulmuş, dalmış içeriye... Papağan, Temeli görür görmez, "Sen salaksın" demiş. Temel daha da kızmış ve "Ula baa bak" demiş, "benum salak olduğumi burda bi sen bileyisun, ama senun orosbi olduğuni Tirabizonda cümle âlem bilıyi". NESİ VAR? Temel, eczane açar. İlk müşterisi gelir: -Bana bir sinek ilacı verir misiniz? Temel: -Tabii, sineğunuzun nesi var? Skorbord Temel, evli bir arkadaşını ziyarete gider. Evin hanımı çok güzel bir içki masası hazırlamıştır. Hep birlikte yiyip, içip sohbet ederler. Kimse zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz. İçkinin etkisiyle, ev sahibi sızar ve horlamaya başlar. Kadın, Temel'e yaklaşır ve kulağına fısıldar: - Haydi biraz sevişelim. Temel sıkılarak: - Nasıl olur? Sen benim arkadaşımın eşisin. Hem sonra ya aniden uyanırsa ? Kadın, üstündeki son giysiyi de çıkartırken: - Yer yerinden oynasa, uyanmaz artık. Temel eğilir ve arkadaşının göğsünden bir kıl kopartır. Arkadaşının horultusunda hiçbir değişme olmaz. Bunun üzerine kadınla çılgınca sevişmeye başlar. Kadın, bir süre sonra içli bir sesle: - Haydi bir daha. Temel, arkadaşının göğsünden bir kıl daha kopartır, horultu yine devam etmektedir. Bir kez daha sevişirler. Olay, sabaha kadar tam beş kez tekrarlanır. Güneşin ilk ışıkları odaya dolarken, Temel bir kıl daha koparınca, arkadaşı: - Bak dostum, bütün gece karımla seviştin. Ses çıkartmadım. Ama beni skorboard olarak kullanmaya devam edersen, canına okurum ha! Çukur işi Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grupda gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş. Temel: -Bir grup daha fardu, onlarda fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz... Dedikoducu Pezevenk Temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri pezevenk der. Temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. Adam yine pezevenk der.Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır. -Fadime bugün trende adamın biri bağa pezevenk dedi der. Fadime ; hadi ya bak terbiyesize der. Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.Adam bu sefer Temel'e bakarak şöle der: -Dedikoducu pezevenk... Dile benden ne dilersen Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu : -"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım." Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!." Firar Ufak bir suçtan hapse düşen Temel'in koğuş arkadaşı sık sık hastalanmakta haftada bir doktora gitmektedir.Adamın doktordan her gelişinde bir uzvu kesilmektedir.Bir gün bacağı,sonra kolu,eli...Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir manalı bir gülüşle: -Uy!Hemşerim sanmaki anlamayrum,bağa öyle geliyoki galiba sen kısım kısım firar edeysun... İşaret Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış : - Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ? - Evet kayığa işaret koydum - Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak ?! Paça Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye. Bunun üzerine çoban : - Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde... Yassı Tavuk Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve : - Afedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar : - Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz. Mendil Temel ve İdris sahilde gezinirken Temel'in kafasına martı sıçmış. Temel : - Mendilin var mı - Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı. Pro Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş : - Temel, ineklerinden pipo içen var mı ? - Yok - O zaman ahırın yanıyor Boyacı Laz Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış: - Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ? - Ben yine iyi çalışıyorum - İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın. - E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya basladı. Doğan ın Yengesi Temel ormanda agaç kesiyormus, o sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar, Temeli bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar... Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun a rastlamış, Dursun; -Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş, Temel de anlatmış; - Ormanda ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan ın yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan ı taniyruuum, ne de yengesuni.. Temel, Karısı ve Karısının Aşığı Temel, bir haftalığına gittiği memleketten, haber vermeden erken dönünce karısını evde başka bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde taşıdığı tabancasına davranan Temel, yatakta yakaladığı adamı alnının ortasından vurur. Tabancayı tam kendi kafasına doğrultmuşken, karısı haykırarak üzerine atlar: - Dur Temelim, kıyma kendine!.. Temel, sinirden titreyerek haykırır: - Sus kaltak, sira sana da gelecek!.. Şişlik Temel tarlada çalışırken çişi gelmiş, çıkarmış oraya çişini yaparken başlamış bağırmaya -"uyy yandum!..". Fatime kosmus yanina -"Ula ne oldi?" Temel: -"Ari sokti çukumi daa." Hemen kasabaya doktora giderler. Doktor Temelin aletini eline alır evire çevire incelerken Fatime de yandan onlara bakmaktadır. Fadime doktorun kulağına eğilir ve der ki: -"Toktor bey acısını al ama şişluk kalsun Bir kötülüğünü görsem tıklıycam Temel evlenir iki ay geçer ama tık yok, haber önce Hatice'nin annesine, oradan tüm mahalleye ve tabii ki Dursun'nun kulağına gelir. İlk karşılaşmada Dursun dayanamaz sorar. -Evlilik nasıl gidiyor Temel -İyi gidiyor -Nasıl böyle dersin tık yokmuş daha? -Henüz hiç bir kötülüğünü gormedim ki.!! Akrobat Temel Temel marangoz ama ne marangoz mesleğinin zirvesinde derken trabzona dünyanın en büyük sirki geliyor çadır direğini dikmek içinde usta bir marangoza ihtiyaç var arayıp soruşturuyorlar en iyi usta olarak temeli tavsiye ediyorlar temel sirke gelip ne iş yapılacağına bakıp takımlarını alıp geliyor ve direğin üstüne çıkıp başlıyor direği yere çakmaya bu sırada sirkin patronu aşağıdan temeli seyrediyor derken temel birden havada iki parande üç salto atarak yere iki ayağının üstüne ve ellerini bacağının yanlarına vurarak sağlam bir şekilde düşüyor bunu gören patron içtiği puroyu yutuyor ve koşarak temelin yanına gelip aynı hareketi yapmasını ve bunun karşılığında ise çok büyük para kazanacağını anlatıyor temel ise kesinlikle olmaz diyor patron gene aynı hareket için para ve 20 senelik ip canbazlarının bile bu hareketi yapamadığını anlatıyor adam ısrar ediyor temel kabul etmiyor adam gene ısrar temel en sonunda adamın kulağına eğilip ula hemşerim benim her sefer aynı hareketi yapmam için direğin tepesinde aletin başına mı vurmam lazım. Skorbord Temel, evli bir arkadaşını ziyarete gider. Evin hanımı çok güzel bir içki masası hazırlamıştır. Hep birlikte yiyip, içip sohbet ederler. Kimse zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz. İçkinin etkisiyle, ev sahibi sızar ve horlamaya başlar. Kadın, Temel'e yaklaşır ve kulağına fısıldar: - Haydi biraz sevişelim. Temel sıkılarak: - Nasıl olur? Sen benim arkadaşımın eşisin. Hem sonra ya aniden uyanırsa ? Kadın, üstündeki son giysiyi de çıkartırken: - Yer yerinden oynasa, uyanmaz artık. Temel eğilir ve arkadaşının göğsünden bir kıl kopartır. Arkadaşının horultusunda hiçbir değişme olmaz. Bunun üzerine kadınla çılgınca sevişmeye başlar. Kadın, bir süre sonra içli bir sesle: - Haydi bir daha. Temel, arkadaşının göğsünden bir kıl daha kopartır, horultu yine devam etmektedir. Bir kez daha sevişirler. Olay, sabaha kadar tam beş kez tekrarlanır. Güneşin ilk ışıkları odaya dolarken, Temel bir kıl daha koparınca, arkadaşı: - Bak dostum, bütün gece karımla seviştin. Ses çıkartmadım. Ama beni skorboard olarak kullanmaya devam edersen, canına okurum ha! Çukur işi Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grupda gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş. Temel: -Bir grup daha fardu, onlarda fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz... Dedikoducu Pezevenk Temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri pezevenk der. Temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. Adam yine pezevenk der.Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır. -Fadime bugün trende adamın biri bağa pezevenk dedi der. Fadime ; hadi ya bak terbiyesize der. Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.Adam bu sefer Temel'e bakarak şöle der: -Dedikoducu pezevenk... Dile benden ne dilersen Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu : -"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım." Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!." Firar Ufak bir suçtan hapse düşen Temel'in koğuş arkadaşı sık sık hastalanmakta haftada bir doktora gitmektedir.Adamın doktordan her gelişinde bir uzvu kesilmektedir.Bir gün bacağı,sonra kolu,eli...Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir manalı bir gülüşle: -Uy!Hemşerim sanmaki anlamayrum,bağa öyle geliyoki galiba sen kısım kısım firar edeysun... İşaret Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış : - Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ? - Evet kayığa işaret koydum - Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak ?! Paça Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye. Bunun üzerine çoban : - Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde... Yassı Tavuk Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve : - Afedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar : - Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz. Mendil Temel ve İdris sahilde gezinirken Temel'in kafasına martı sıçmış. Temel : - Mendilin var mı - Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı. Pro Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş : - Temel, ineklerinden pipo içen var mı ? - Yok - O zaman ahırın yanıyor Boyacı Laz Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış: - Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ? - Ben yine iyi çalışıyorum - İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın. - E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya basladı. Doğan ın Yengesi Temel ormanda agaç kesiyormus, o sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar, Temeli bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar... Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun a rastlamış, Dursun; -Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş, Temel de anlatmış; - Ormanda ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan ın yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan ı taniyruuum, ne de yengesuni.. Temel, Karısı ve Karısının Aşığı Temel, bir haftalığına gittiği memleketten, haber vermeden erken dönünce karısını evde başka bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde taşıdığı tabancasına davranan Temel, yatakta yakaladığı adamı alnının ortasından vurur. Tabancayı tam kendi kafasına doğrultmuşken, karısı haykırarak üzerine atlar: - Dur Temelim, kıyma kendine!.. Temel, sinirden titreyerek haykırır: - Sus kaltak, sira sana da gelecek!.. Şişlik Temel tarlada çalışırken çişi gelmiş, çıkarmış oraya çişini yaparken başlamış bağırmaya -"uyy yandum!..". Fatime kosmus yanina -"Ula ne oldi?" Temel: -"Ari sokti çukumi daa." Hemen kasabaya doktora giderler. Doktor Temelin aletini eline alır evire çevire incelerken Fatime de yandan onlara bakmaktadır. Fadime doktorun kulağına eğilir ve der ki: -"Toktor bey acısını al ama şişluk kalsun Bir kötülüğünü görsem tıklıycam Temel evlenir iki ay geçer ama tık yok, haber önce Hatice'nin annesine, oradan tüm mahalleye ve tabii ki Dursun'nun kulağına gelir. İlk karşılaşmada Dursun dayanamaz sorar. -Evlilik nasıl gidiyor Temel -İyi gidiyor -Nasıl böyle dersin tık yokmuş daha? -Henüz hiç bir kötülüğünü gormedim ki.!! Akrobat Temel Temel marangoz ama ne marangoz mesleğinin zirvesinde derken trabzona dünyanın en büyük sirki geliyor çadır direğini dikmek içinde usta bir marangoza ihtiyaç var arayıp soruşturuyorlar en iyi usta olarak temeli tavsiye ediyorlar temel sirke gelip ne iş yapılacağına bakıp takımlarını alıp geliyor ve direğin üstüne çıkıp başlıyor direği yere çakmaya bu sırada sirkin patronu aşağıdan temeli seyrediyor derken temel birden havada iki parande üç salto atarak yere iki ayağının üstüne ve ellerini bacağının yanlarına vurarak sağlam bir şekilde düşüyor bunu gören patron içtiği puroyu yutuyor ve koşarak temelin yanına gelip aynı hareketi yapmasını ve bunun karşılığında ise çok büyük para kazanacağını anlatıyor temel ise kesinlikle olmaz diyor patron gene aynı hareket için para ve 20 senelik ip canbazlarının bile bu hareketi yapamadığını anlatıyor adam ısrar ediyor temel kabul etmiyor adam gene ısrar temel en sonunda adamın kulağına eğilip ula hemşerim benim her sefer aynı hareketi yapmam için direğin tepesinde aletin başına mı vurmam lazım. Deneme Atlayışı Temel ile tursin askerde eğitimlerini paraşütçülük üzerine yapıyorlardı. Komutan: Bu bir deneme atlayışıdır, şimdi herkes sırayla atlayacaktır sonra aşağıda buluşma yerine gidip diğerlerini bekleyecektir, eğer paraşüt açılmazsa fazla telaş yapmayın ikinci paraşütü deneyin der ve herkesi teker teker atlatır. Temel birinci paraşütü çeker açılmaz o anda ordan geçen Dursuna bağırır: - Ula Tursun paraşüt açilmiy der. Dursun soguk bir kanlılıkla yedeği çek der. Temel onuda dener oda açılmaz. Temel Dursuna yine bağırır: - Ula yedeğide çektum oda açilmiy, galiba yere çakilip öleceğum Dursun der. Dursun Temeli şöyle bir süzer ver derki: - Ula Temel hiç korkma haçen bu sadece denemedur. Rezil Çırak Temel bir gün yolda yürürken Dursunla karşılaşmış. Dursun 'ooo temel dükkan açık çırakta dışarı çıkmış' demiş. Temel de 'dün akşam o beni rezil etti, bu günde ben onu rezil ediyorum' demiş. Beyincik Adamın biri beynini değişmek ister. Bunun için bir beyin doktoruna gider... Doktor fiyat listesini gösterir.. Listede şunlar gözükür... 1 Astronot beyni 25.000 1 Profesör beyni 50.000 1 Karadenizli beyni 1.000.000 Adam listeye baktıktan sonra karadenizli beyninin neden pahalı olduğunu merak eder ve doktora sorar.. Doktor şöyle yanıt verir. - Bir astoronot öldürüyoruz iki beyin çıkıyor, bir profesör öldürüyoruz 5 beyin çıkıyor ancak 100 karadenizliden ancak bir beyin çıkıyor. Düşüş Temel, New York'taki gökdelenlerden birinin 53. katında çalışırken aniden ayağı kaymış ve aşağı doğru uçmaya başlamış... 52, 51, 50, 49, 48... Katları yıldırım hızıyla geçen Temel 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2... Ve 1'inci kata geldiğinde kafasından şimşek gibi şu düşünceler geçmiş: - Sağa çok şükür Tanrum, haburaya kadar sağ sağlim celduk... Birinci kattan düşsen de nasil olsa pişeycukler olmaz. Sahipsiz Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına getirilen Temel'esordu: - Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin? - Sahibi yok sanmiştum... - Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın? - Mezarluğun önine parketmiştu da... Davet Temel Fadimeye demiş ki; "Fadime, bu akşam bize gel. Evde kimse olmayacak." Fadime akşam gelmiş kapıyı çalmış çalmış kimse açmamış... Kuru saçlar Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını keselemeye gelen annesi sorar : - Oğlum kafanı ıslatmıyacak mısın ?.. Temel cevap verir : - Yok anne bu şampuan kuru saçlar izinmiş !.. Bizim Temel birgün elinde bir çantayla havaalanına geliyor. Havaalanındaki güvenlik alanından geçerken tarama yapan alet alarm veriyor, bunun üzerine güvenlik görevlisi Temel'e soruyor: - Çantanızda ne var Temel: - Kuş yemi var diyor. Gorevli: - O zaman bir daha geçin bakalım diyor ve Temel tekrar geçiyor ama alet yine ötüyor bunun üzerine görevli Temel'e çantasını açmasını söylüyor ve Temel çantayı açınca görevli çantada mücevher, altın, saat gibi değerli şeylerin olduğunu görüyor ve Temel'e soruyor: - Hani kuş yemi vardı çantada? Temel: - Valla ben bunları götürüp kuşun önüne koyuyorum ister yer ister yemez... Otelci Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış. Temel, ne istediğini söylemiş: "Bana bir fahişe bulup gönderin." Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş: "Demin gelen müşteri kadın istiyor..." Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş: "Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver..." Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış: "Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..." Kadın çok sinirliymiş: "Sen gitmezsen, ben gider söylerim..." Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel'in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış. Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış... Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış: "Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı." Sayı Temel bir konferansta konuşma yapıyormuş: "İnsanlar üçe ayrılır. Sayı saymayı bilenler ve bilmeyenler." Sürpriz Temelle dursun bir gün sinemaya giderler filmde bir at yarışı sahnesi vardır ve temel dursuna sorar -iddaya varmisun ben diyrum 1.at kazanur. dursun; -oldi benda 2. ata oynayrum iddayı temel kazanır ve temel dursunun 5 milyonunu alır ertesi gun temel dursunu arar -dünkü film faridiya ben oni bidaa seyretmiştum vicdanum rahat etmedi onun içun aradum dursun; benda seyretum temel; o zaman niye 2. ata oynadun dursun; süpriz oynadum olum Buzdolabı Temel ile dursun 15 sene sonra ilk kez görüşmüşler. Dursun Temel'i evine davet etmiş. Dursun un iki karısı varmış (biri imam nikahlı diğeri ise resmi). Dursun Temel'i yedirmiş içirmiş. Akşam Temel Dursunlar da kalmış. Gece Dursun un imam nikahlı karısı Dursun un yanına gelmiş ve şöyle demiş: "Dursun çok azdım benimle beraber ol!" Dursun: "olmaz evde misafir var" Karısı ısrar etmiş. Dursun karısına "git buzdolabının kapağını aç ışığından bak Temel uyuyorsa gel"demiş. Kadın bakmış, Temel uyuyor numarası yapmış. Dursun ile karısı işi bitirmişler. Derken öbür karısı gelmiş. Aralarında aynı konuşmalar geçmiş. Dursun bu karısıyla da işi bitirmiş. Sabah olmuş. Dursun Temel e sormuş: "rahat uyudun mu?". Temel: "evet ama gece çok susadım" demiş. Dursun sormuş: "peki niye içmedin?". Temel yanıtlamış: "nasıl içerim buzdolabının kapağını her açanı hallediyorsun!" Bizim ev Temel evlenemiş.Kızın babasının evine ziyarete gitmişler.Gece Fadime sevişmek istememiş. -Neden kaçaysun, diye sormuş Temel. -Ha pura pabamın evii, demiş Fadime. -Purası pabanın evi de, pizim ev çerhane midur Hem iyi Hem kötü Dursun,köyünden ayrılıp,çalışmak için İstanbul'a gider.. Aradan uzunca bir süre geçer, ama,Dursun'dan haber alınamaz.. Köyde sevilen bir kişi olan Dursun'un akibetini araştırmak üzere arkadaşı Temel!i İstanbul'a gönderirler.. Onbeş-yirmi gün sonra Temel döner..Kahvede toplanan köylüler merakla Temel'e sorarlar: -Ula Temel,Dursun'i buldun mi.?... - Hee..bulmuşim oni... -Peçii nasildir?..İyi mudir..köti mi.?.. - açan,hem iyudurr..he mi de kötii.. - Ula o nasıl oluyii..hem iyi,hem kötii.. -Kötüdir,Çünkü Dursun ibne olmuştirr.. - uyy..Haçan bunun iyiliği nerde dür.?.. - Valla ben kendisini düzdüm..Muamelesi çok iyi daa.. Temel Hamile Midesi ağrıyan Temel, doktora gider. Tanıdık olan doktor, Temel ile biraz dalga geçmek için, kısa bir muayeneden sonra hemen teşhisi koyar: - Temel, sen hamilesin. Temel, kendi kendine söylenir: - Ne? Yaktın beni Fadime, sana kaç kere "Sevişirken üste çıkma" demiştim. Uyarı Temel ile Fadime yatakta sevişirken Fadime sürekli olarak Temel'e " Temel bu iş böyle olmuyor önce uyarılmam lazım" diye itiraz etmekteymiş. Temeli'in canına tak etmiş. Bir sabah işe giderken; - "Bak Fadime seni uyarıyorum akşama seni halledeceğum ona gore. Sonra uyarmadı deme. 25 sent Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı. Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı.. "Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.." Temel'in Kedisi Temelin bir kedisi varmış ve hergün düzenli olarak gezmeye çıkartırmış.Birgün yolda karşılaştığı bir arkadaşı: -Ula senun paşka işin yok midur pikmaymusun herkün bu kediyi gezdirmekten? diye sorunca Temel: -KPende piktum ama ne yapayum ha pu kedi pakiredir istemayrum pi de yavrulasın korkayrum salamayrum! demiş. Bunun üzerine arkadaşı: -Ula usağum ha punun kolayi fardur... Penzine pula sal oni yanuna gelmez kedi medi.. Temelin kafasına yatmış bu yöntem bir deneme yapmış bakmış gerçekten yanına kedi falan yanaşmıyor hergün sabahtan salarmış kediyi benzine bulayıp... aksam hava kararınca kedi de eve dönermiş rahat etmiş Temel, taaa ki bir akş am kedi hava kararıpta hala eve dönmeyinceye kadar... Bir telaş bir telaş oraya bak buraya sor yok yok gitti bizim kedi diye düşünürken rastladığı mahallenin çocuğu -ha pen kördum senun kediyi şu ileriki ranpada penzini bitmiş öbür kediler dayanaydu... Fındıklar Temel ile fadime birbirlerini çok istiyorlarmış. Fakat utangaçlıklarından birbirlerine açılmak ne kelime konuşmaları bile çık zormuş. Tesadüfen yalnız kaldıkları bir günde artık canına tak demiş olan temel fadimeye; habu findukluklardan yukarı bir çikalummi der. Fadime de he temel çikalum der. Biraz yürürler. Temel konuşacak kelime bulamaz, fadime durumu anlar bari bir soru sorayımda temel açilsun diye düşünür. -"Uy temel habu findukluklar kimundur" der. Temel hemen atılır -Emicemundur bi tane koparanun a...na koyarum ", Fadime hemen bir fındık koparır. Temel fırsatı kaçırmaz hemen sarılır fadimeye fındıklıkların altında işlerini bitiriler. Sonra kalkıp tekrar yürümeye başlarlar ikiside mutludur. Biraz sonra fadimenin canı çeker temele tekrar sorar, -"Temel, habu findukluklar kimundur. Temel" dayimundur, bitane koparanun a.. na koyarum der. Fadime hemen birtane koparır. Temel tekrar sarılır fadimeye uzun uzadıya fındıkların arasında işlerini görürler. Tekrar kalkarlar yürüler. Biraz sonra fadimenin canı tekrar ister temelde aynı işi yapar. Bu böyle birkaç defa daha devam eder fakat Temelin pili bitmiştir, ama fadime doymak bilmez tekrar sorar "Uy temel ha bu findukluklar kimundur da", temel "ha bilmeyirum galiba fiskobirluğunduler" El işareti Bir gün temel bir minübüse durması için işaret etmiş adam ellerini havaya kaldırarak ve tüm parmaklarını oynatarak çok kalabalık demiş. Temelde baş parmağını işaret ve orta parmağının arsına sokmuş. Şoför kızmış ve aşağı inmiş -Sen ne kadar terbiyesiz adamsın demiş. Temel "asıl sen ne kadar terbiyesizsin bana böle böle yaptın" demiş Şoför "ben sana kalabalık" dedim diye yanıt vermiş. Bunun üzerine temel - "e bende beni araya sıkıştırırsın diyordum" Geber ula Temel ile Dursun hararetli bir şekilde iddialaşırlar. Temel: - "Ula Dursun ha pen pu pinanun çatusundan pi pardak suya paluklama dalarum daa." Dursun: - "Nah dalarsun ula imkanu yoktur" Vardır yoktur bir milyarına iddiaya girer kafadarlar. Temel gider bir bardak su getirir ve kaldırıma koyar. -"Iyi izle ula" der "Nasul dalacam hamsi cibi" Dursun ise hala Temel'i umursamamakta, dalgasını geçmektedir. Temel catıya çıkar Dursun'a seslenir: -"Ula Dursun iyi izleyesun ha celeyrum!" ve kendini boşluğa bırakır. Tam yere üç beş metre kala Dursun yerdeki bardağa bir tekme sallar: "Geber ula ..pne Temel" Boş bardak Fadime ile Temel evlenirler. İlk gece fadimenin dikkatini birşey çeker: Kocası yatmadan içi su dolu bardağı yatağının ucuna koymuştur. Biraz sonra Temel ile Fadime sevişirler, temel bardağı kafaya diker uyur. Birkaç gün sonra temel odaya bir dolu birde boş bardak getirir. Fadime durumu anlamış ve hazırlanmıştır ancak boş bardağı da merak etmiştir. Temele döner; -Uşağım doli bardaği anladik da, boş ne oliyi. Temel; -Haçen bugün canım sevişmek istiyo ama su içmek istemiyoo. Tartı sefası Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş. Tartının üzerine çıkıp parayı atmış. Beğenmemiş, manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartılmış. Yine sıkılmış eteğini çıkarınca, Temel atılmış ve parayı atmış, -Devam edin bundan sonrası müesseseden Tarikat Temel tarikata girmek icin başvurmuş. Şeyhin karşısına çıkarmışlar. Temel: - Şeyhim tarikata girmek istiyorum demiş. Seyh de: - Olur, ama 3 hafta karınla yatmayacaksın. demiş. Neyse aradan üç hafta gecmiş ve temel şeyhin önüne tekrar gelmiş. Şeyh sormuş: - Temel tamam mı ? Sabredebildin mi ? Temel: - Valla, ilk hafta hiç problem yoktu. Ikinci hafta sabrım cok zorlandı. Ama dayandım. Ücüncü hafta bir gün Migros'a gitmiştik. Benim karı üst raflardan bir iki paket almaya çalışıyordu. Hatunun bacakları gözükünce içim gitti. Daha sonra paketler yere düştü. Benim karı da paketleri almak için eğilince dayanamadım daldım demiş. Şeyh de: - Aaaa olmadı. Şimdi biz seni tarikata alamayız. deyince, Temel: - Boşver tarikatı bizi artık Migros'a bile almıyolar. Üç dil Temel ile Dursun Sultanahmette gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist ingilizce,almanca,fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz... -Ula dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti, der Temel, Dursun: -Ula neye yarayacakki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo Tedavi Niyetine Temel hastalanmış, doktora gitmiş. Doktor Temel'i muayne ettikten sonra yeni doğum yapmış bir kadının memesinden süt emerse hastalığının iyi olacağını söylemiş. Temel kara kara düşünerek doktorun yanından çıkmış. Nerden bulacağını kimden isteyeceğini düşünürken aklına arkadaşı Dursun'un karısı Fadime gelmiş. "O yeni doğum yapmıştı, rica ederim" demiş ve kapıya dayanmış. Kapıyı Fadime açmış, Temel "Dursun evde mi?" diye sormuş Fadimeye. Evde yok yanıtını alınca Temel utana sıkıla derdini açmış. Fadime de "N'olacak ula altı üstü bir kaç damla süt, hem sevaptır gir içeri demiş" Fadime memesini açmış Temel'in ağzına vermiş. Temel memeyi emmeye başlamış. Temel emdikçe Fadime tahrik olmuş. Dayanamaz duruma gelmiş. Temel'e "Ula Temel baska birsey de ister misin?" diye sormus. Temel Ayıp olmaz mı?" diye yanıtlamış. Fadime ihtiraslı bir şekilde "Niye ayıp olsun?" diye cevap vermiş. Temel -"İyi öyleyse, bir iki tane de bisküvit ver bari, içim ezildi". Dediği dedik Temel ile Cemal tuttukları balığın dişi mi erkek mi olduğu konusunda iddialaşmış. Temel çözüm önermiş. - Yüzbaşıya soralım. - O ne pilir ki? - Ama dediğu dediktur. Temelin Sırrı Taka kaptanı Temel Reis yıllardır her sabah kasasını açar ve çıkardığı bir kağıt parçasına dalgın dalgın bakarmış. Sora onu dikkatle kasaya koyar ve kimseye emanet etmediği anahtarıyla dikkatle kilitlermiş. Tayfa merak içindeymiş, define haritası falan zannediyorlarmış. Bir gün Temel Reis ölmüş. Anahtarı koynundan alıp sararmış kağıdı çıkarmışlar. Şöyle yazıyormuş: 'Sancak sağ, iskele sol.' İstikamet Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden emin, - Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi, demiş. Teknoloji Temel Eskişehir'den Ankara'ya gidecek bir trene binmiş. Karşısındakine nereye gittiğini sormuş, İstanbul'a gittiğini öğrenince, - Teçnoloji ne çadar celişti, pen purada oturayrum Ançara'ya, sen çarşumda oturaysun İstanbul'a cideysun. N'oldi? Temel ölmüş. Mezar taşında şunlar yazılıymış: 'Öleceğim dedum dedum Inanmadunuz. N'oldi?' Siyah ve Beyaz Temel ile İdris bir gün 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahırları varmış iki atı da aynı ahıra koymuşlar. Temel demiş ki: - yaw İdrus, biz ha punlari kariştiriruk. Pen penumkinin yelesini kesayum daa - Ha çan temamdur, diyor İdris. Aradan bir iki gün geçiyor. Bir de bakıyorlar iki atında yeleleri kesik. Temel hemen olaya el koyup, - Ulu uşağum baksana daa. İkusinin de yeleleri kesuktur. Pen penumkinin kuyruğunu kesayum, haçan sen kesmeyesun. Temel kendi atının kuyruğunu kesiyor. Bir iki gün sonra yine bakıyorlar iki atında kuyrukları kesik. Temel de İdris de hayvanların bir taraflarını kesmekten bıkıyorlar sonunda Temel bir çözüm söylüyor: - Uşağum İdrus cel piz şöle yapalum. Siyah olanı sen al beyazı ben. "U" harfinin sakıncası Karadenizli vapur acentasına gitti: 'Biz vapuru kaçirduk, başka vapur bulur mısunuz?' dedi. 'Kaç kişisiniz?', 'Yediyuz.'. Acenta yetkilisi bu kadar müşteriyi kaçırmamak için hemen yeni bir vapur istedi. Vapur geldiğinde Karadenizli ve arkadaşları rıhtımda toplanmışlardı. Ama nedense fazla kalabalık değillerdi. Görevli sordu: 'Hani yedi yüz kişiydiniz?'. 'Doğridur, işte pir, içi, uç, dort,peş, altı, yedi. Toplam yedıyuz daa..' dedi Karadenizli. Kafası attı acenta yetkilisinin. Karadenizliyi bir güzel dövdü ve: 'Eğer, bir daha (i) yerine (u) dersen, canına okurum...' dedi. Aynı Karadenizli birkaç gün sonra bir bakkala gitti. 'Bana bir mım verin...' dedi. Bakkal anlayamadı, birkaç kez tekrar ettirdi, sonra eliyle göstermesini istedi. Karadenizlinin işaretine bakınca: 'Yooo, o mım değil mumdur.' dedi. 'Olsun, mım demek, dayak yemekten iyidir.' dedi Karadenizli. Kulak Bizim marangoz Temel, ahşap bir binanın restorasyonunda çalışmaktadır. Elinde testere ile ikinci katın iskelesinde çalışırken görünmez bir kaza meydana gelir ve testereyi kaydırarak bir anda yanlışlıkla kulağını keser. Kulak da aşağıya düşer. Kulağını görmek ümidiyle aşağıya bakar ve orada çalışan işçilere seslenir: 'Hey beyler aşağılarda bir kulak gördünüz mü?' Şaşkın işçiler şöyle bir etraflarına bakarlar ve kanlar içinde bir kulak bulup bizim Temel'e gösterirler: 'Bu mu?' Temel aşağı doğru eğilip gözlerini kısar: 'Yok yav, benimkinin arkasında kalem olacaktı'. Manalı Bakış Temel otobüse binmiş. Sormuşlar, - Ne yaptın, pilet aldin mi? - Piletci sankim pilet almamuşum gibi paga manali manali paktu. - Peki sen ne yaptın? - Pen de sankim pilet almişum gibi ona manali manali paktum. Parlak Fikir Trabzonlu imamlar ile Rizeli imamlar her hafta halı saha maçı yaparlar. Nedense her defasında Rizeli imamlar kazanır. Trabzonlu imam temel arkadaşlarına -Uşaklar, haçan bu maçlar boyle citmiyi... Dursun -Haçan napalım da der -Aklima parlak bir fiçir celdu da... -eee -Haçan bizim Tirabzonsiporlu hami'ye ciydurelim cüppeyi saruğu bu bizim merkez caminin imamı diye yutturalum da Temelin bu parlak fikri herkesce kabul edilir. Hami alınır ve deplasmana gidilir... Dönüşte sorarlar... -Haçan ne oldi maç da? Temel: -Yenildük... içi-bir (2-1) -Haçan cine mi? peçi golleri çim attu? - Bizimçini Hami hoca attu, onlarınçini Del piyero hoca ile Roberto karlos hoca Vurduk oni - Babam öldü, demis Temel. Ilyas sormus: - Neden öldü? - Apartmanin sekizinci katinin balkonundan düstü. - Eyvah parçalandi mi? - Yok, giristeki bakkalin tentesine düsünce oradan havalanip karsi apartmana yöneldi. - Apartmana mi çarpti, nasil oldu? - Yok, karsi apartmanın balkonunda çamasirlar asili idi. Çamasir ipine vurup fabrikanin bahçesine düstü. - Orada mi öldü? - Yok, fabrika çelik yay fabrikasi, bahçedeki yaylarin üzerine düsüp havalandi yeniden... - Peki sonra? - Sonrasi ne? Baktik ki yere inmiyor, biz de vurduk oni. Verimli Bizim Temelin köyüne bir gün ziraat mühendisleri gelmiş bütün köylünün tarlalarında araştırma yapıp tarlaların verimini ölçüyorlarmış.Sıra Temel'in tarlasına gelmiş. Araştırmayı yapan mühendisler Temel'e: -Temel senin tarlan çok verimli bu tarlaya 1 verirsin 5 alırsın' demişler. Temel başlamış üzülmeye mühendisler: -Temel bunun nesi kötü? deyince: Temel: Neresi iyidir? Ben gecen sene buraya kaynanamı gömmüştüm der.ama geri ödeyecek döt yoktur." Kredi Paraya sıkışan temel, kredi almak için bankaya gider. Banka müdürü kredi verebileceğini ama bunun için bir sağlık raporu getirmesi gerektiğini söyler: Temel bir anlam veremesede soluğu bir hastanede alır. Muayene bittikten sonra doktor; raporu müdüre göndereceğini ve Temel'e de ertesi gün bankaya gitmesini tembihler. Temel ertesi gün büyük bir merak ve heyecanla müdürün karşısına dikilir ama sonuç olumsuzdur. Sağlıklı olduğunu düşünen Temel sinirli bir şekil de raporu görmek istediğini söyler ve okuyunca şok olur.. Teşhis kısa ve nettir; "Bahse konu kişide Kredi alacak göz var ama geri ödeyecek döt yoktur." Fidye Dursun fena halde sıkıntıya düşmüştü.. Bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar verdi. Doğru, Yıldız Parkı'na gitti.. Orada kendi kendine oynayan bir çocukla ahbap oldu.. Trilyoner Temel'in oğlu olduğunu ögrenince, planını yaptı.. Çocuğu hemen bir kalın çınar ağacının arkasına çekti.. Cebinden çıkardığı kağıda fidye notunu yazdı: "Temel Bey, Oğlunu kaçırdım. Yarın sabah yedide, Yıldız parkındaki büyük çınar ağacının içindeki kavuğa, sarı bir çanta içinde 10 bin dolar bırak..Dursun!." Notu çocuğun iç cebine itina ile yerleştirdi ve "Şimdi doğru eve git, baban bu notu okusun" dedi.. Ertesi sabah yedi buçukta parka gittiğinde, çınarın kovuğunda sarı bir çanta içinde 10 bin doları buldu. Yanında bir de not vardı: "İste paran. Ama gene de bir Karadenizli'nin kendi hemşerisine bunu yapabileceğine inanamıyorum. Temel..." Oruç Dursun Temel'e sormuş - Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun? Temal - 100 tane demiş. Dursun - Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin demiş. Bu espri Temel'in çok hoşuna gitmiş. Yolda Cemal'i görmüş ve hemen sormuş - Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun ? Cemal - 50 demiş. -Ha uşağum 100 deseydun sana müthiş bir espiri yapacaktum demiş. Süper Temel arabayla giderken bakmış benzini bitiyor. Hemen en yakın benzinciye girmiş, pompanın yanında durmuş, arabadan inip benzin deposunu açmış, başlamış işemeye. Temel'in işediğini g ören pompacı "-Ya sen ne yapıyorsun, bu yaptığın normal mi?". Temel "yooo Süper." Piyano Temel Laz olduğu için kendinden nefret ediyormuş. Amerikaya gitmiş ve birçok ameliyattan sonra burnunu düzelttirmiş, iyi şekilde İngilizce öğrenmiş ve meşhur bir piyanist olmuş. Birgün büyük bir topluluğa konser verdikten sonra seyircileri selamlarken ön taraftan bir ses duymuş: -Helal sana hemşerum, çok iyi çalayusun da! Temel: - Benim Laz olduğumu nereden anladın yahu. Halbuki Lazlara benzememek için bir sürü ameliyat oldum. - Nasıl anlamayayım, demiş adam. Bütün piyanistler otururken sandalyeyi kendilerine çekerler, sen ise sandalyeye oturup piyanoyu kendine çekeyusun. Akvaryum Temel bir gün bir hayvanat bahçesine gitmiş. Akvaryumların yanında birini görmüş. Adam elini akvaryumun neresine götürse balık da takip ediyormuş. Temel sormuş: - Ula bu nası oliyi? Adam: - Her zaman daha zeki olan yaratıklar kendinden daha az zeki olanları yönetebilirler demiş. Adam oradan uzaklaşmış. Bir kaç dakika sonra geldiğinde bir de ne görsün? Temel kafasını akvaryuma sokmuş ağzını balıklar gibi bir açıp bir kapatıyor. Eczane Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, Girmiş bir eczaneye: - Beyefendi sizde soğan var mı? Adam Temel'i başından savmış.Temel bu durur mu? Hergün yeni saçma soru larla geliyormuş. Birgün eczacı Temel'e: -Kardeşim senin derdin ne? -Burayı bana sat. Eczaci kurtulmak icin eczaneyi satmış,birkaç gun sonra Eczaneyi satan a dam içeri girmiş,Temel'e: -Siz de soğan varmı? demiş... Temel adama 'biz de soğan var ama senin reçeten var mı?'demis... Çay Temel uzun yoldan gelir ve yol boyunca da eşini hayal eder durur. Ama eve geldiğinde çok yorgundur ve bu yüzden performansı ile ilgili tereddütleri vardır... Ya yorgunluktan birşey olmazsa, ya yapamazsam rezil olurum diye düşünür. Sonunda ne yapacağına karar verir ve fadimeye seslenir... - Fadime suyu ocağa koy! Olmazsa çay demleruz! Tahlil Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin agladığını görür. Yaklaşır ve sorar: "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?". Adam: "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler." der. Bu sefer Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam Temel'e sorar: "Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın?". Temel: " Ben..." der, "İdrar tahlili yaptırmaya geldim..." Avcı Temel Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel yatın yere tavşan deliği! Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen Vururlar. Tekrara yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar karşılarına. Temel: "Yatın yere, tilki deliği!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar onu da vururlar. Tekrar düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:" Yatın yere ayı ini", Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakaralar. Temel:"Uşaklar ne çıkacağunu bilmeyrum. Ama yatın ne çıkarsa bahtumuza!" Ertesi gün gazetelerde: Dört avcı tren altında can verdi... Refleks Temel İstanbul'a gelmiş ve İstanbullu bir kızla flört etmeye başlamış. Beraber yolda yürürlerken kız dalgınlıkla bir muz kabuğuna basmış. Sendelemiş, fakat tam düşeceği sırada tekrar dengesini sağlayıp son anda yere düşmekten kurtulmuş. Ve Temele demiş ki: - Nasıl refleksim iyi mi? Sendelediği sırada kızın iç çamaşırı olmadığını da gören Temel cevap vermiş : - Uyy siz ona refleks mi diyisınız ? Alkol Kontrolü Trafik memurları bir gün, trafik kontrolü yapıyorlarmış. Karşıdan gelen Temel ile Fadime’yi gören komiser hemen arabayı durdurmuş. İkisini de emniyetkemeri takılmış görünce, - Ya beyefendi bu gün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz, bu yüzden size 500 milyon ödül veriyoruz der. "Ama merak ettik bu parayla ne yapacaksınız. Temel sevinçle - "Ne yapacağım hemen gidip kendime bir ehliyet alacağum der. Komiser şaşkın şaşkın - "Ne ehliyetiniz yok mu der, Fadime olayı toparlamak için, kusura bakmayın memur bey temel içince ne dediğini bilmez” der. Komiser daha da şaşkınlıkla - "Ne bir de içkili misiniz diye haykırır. Arkadan yaşlı adam öne atılır ve - "Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalum başumuza bi iş gelir diye. Komiser neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdruste koşa koşa gelerek - "Ne oldi geçtuk mi sınırı"der. Pijama Temel Dursun'a misafirliğe gitmiş. Fakat bi zaman sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamış. Dursun - "Temel bu akşam gitme, çok yağmur yağıyor. Burda kal yarın gidersin.Yoksa çok ıslanırsın" demiş. Temel kabul etmiş. Bir ara Temel ortalıktan kaybolmuş. Sonra kapı çalmış. Kapıyı açan Dursun Temel'i sırılsıklam karşısında görünce şaşkın bi halde sormuş: - Ula Temel bu ne hal? Temel de - "Haçan pijamalarımı almağa cittum" demiş. Papağan Fadimeyle Temel buluşmaya gitmişler. Fadimenin elinde birde papağanı varmış. Temel sormuş: - Hangi dili konuşaği bu kuş? Fadime:- ze ingliş. lafğanse. a capan Temel:- Lazca bilmiyor mu? Fadime: -Bilmiyor Temel: -Ha ha haa ula boşuna büyütmüşsün o kadar burunu Sıra Temel otobüse binmek için bilet alacakmış bilet bayisinin önüne gitmiş ve ufak 'n'şeklinde bulunan pencereden içeriye doğru eğilerek, - Beyfendi bir otobüs bileti verirmisiniz demiş. Gişedeki adam lütfen sıraya geçermisiniz diye seslenmiş temele. Temel şaşırmış çünkü sırada kimse yokmuş. Temel tekrar gişedeki adama; - Arkadaş bir bilet istiyorum demiş adam biraz daha sestonunu arttırarak sıraya geçin demiş. Temel şaşkın bir halde. - Tekrar yav kardeşim bir bilet verirmisin demiş adam bu sefer yüksek sesle sıraya geç be kardeşim demiş. O arada temelin beklediği otobüs gelmiş ama temel hala bileti alamamış.Temel yine; - Etme kardeşim ver bileti daa otobüs geldi demiş. Adam yav sıraya geç dedik ya deyince artık temel zivanadan çıkmış ve 'n' şeklindeki pencereden adama sağlam bir yumruk oturtturmuş. Adam; - Ne kim vurdu lan bana kim o lan diye başını'n'şeklindeki camdan dışarıya çıkarıp karşısında temel'i görünce Temel; - Ben ne bileyum uşağum baksana sırada bu kadar adam var kim bilur kim vurdu saaa. 10 BİN LİRA İÇİN DEĞMEZ İki tavuk markette alışveriş yapıyorlarmış. Bir yumurta standının önüne gelmişler. Etikette yumurta 30 bin lira yazıyormuş. Tavuklardan biri diğerine; "Bak bu yumurtaları ben yumurtladım." demiş: böbürlenerek! Dolaşmaya devam ederken başka bir yumurta standına gelmişler. Kocaman, çift sarılı köy yumurtaları ve fiyat 40 bin lira. Bu sefer diğer tavuk atılmış; Bak bu yumurtaları da ben yumurtladım." diğeri gülümseyerek cevap vermiş; "Bende bunlardan yumurtlayacaktım ama kocam 10 bin lira için kıçını yırtmaya değmez, dedi demiş. 250 NO LU KARAYOLU Amerika’da 22 no'lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın tam 22 km./saatle gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Ve aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Ve aracın peşinden gidip aracı durdurmuş, birde ne görsün. Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze. Ve aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var. Polisi görünce yaşlı sürücü: Polis bey çok mu hızlı gidiyordum? Diye endişe ile sormuş. Polis demiş ki; hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz Ve bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz. Yaşlı teyze: Ama, otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim! Polis: Teyzeciğim demiş, o 22 otoyolun numarası. Bu yolda min.50 km hızla gitmelisiniz. Kadın tamam, bundan sonra hızlanacağım demiş. Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış. Ve sormaya karar vermiş sürücüye. Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturan kişilerin nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi! Kadın şöyle cevap vermiş: Valla bende anlamadım, 250 no’lu karayolundan çıktıktan beri böyleler. Bir gün Mısır'da bir mumya bulunur ve bunun kaç tarihine ait olduğu öğrenilmek için Amerika, İngiltere ve Türkiye’den uzmanlar istenir. Tabii ki Türkiye’den emniyet görevlileri gider. Neyse İlk Amerikalılar başlarlar. 3-5 saat sonra çıkarlar ve olsa olsa 300-600 senelerine aittir derler. İngilizler girerler. Bir kaç gün sonra çıkarlar ve olsa olsa 300-420 arasıdır derler. Nihayet sıra Türkiye’den giden emniyet görevlilerine gelir ve içeri girerler. Girerler girmesine de, aradan 10 gün geçtiği halde hala dışarı çıkmazlar. Nihayet 15. gün çıkarlar ve merakla gözlerinin içine bakan Mısırlı bilginlere tam tamına 427 derler. Tabii ki herkes şaşar bu işe ve nasıl olur yahu derler. Bizimkiler gayet ciddi, - "Biraz zor oldu amma, sonunda dili çözüldü keratanın ******** Günün birinde Bill Clinton, Fidel Castro ve Bill Gates kendilerini tanrının yanında bulmuşlar. Tanrı bunlara dönmüş " Sizi buraya çağırdım çünkü 2000 yılında kıyametin kopacağını cemaatlerinize haber vermenizi istiyorum" demiş. Daha ne olduğunu anlayamadan bi de bakmışlar ki evlerindeler... Clinton, hemen ülkenin bütün televizyonlarına haber vermiş ve canlı yayına çıkmış. " Sayın vatandaşlarım, size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi olanı, In god we trust harbi harbi var. Yani bunca zaman boşuna inanmadınız. Kötü olan ise 2000 yılında kıyamet kopacak... " Kastro'da boş durmamış hemen insanlarının karşısına geçmiş. " Yoldaşlar üzgünüm ama size iki kötü haberim var. Birincisi, bunca zaman kendimizi kandırmısız, tanrı gerçekten de varmış! İkincisi ise daha kötü, daha tanrıya inanamadan hepimiz öleceğiz, çünkü 2000 yılında kıyamet kopuyor. " Bu arada Gates'de bütün kurmaylarını toplamış havadis veriyor. "Baylar size iki iyi haberim var. Birincisi, tanrı beni dünyanın en önemli üç kişisinden biri olarak görüyor. İkincisi ise artık "year2000" problemini çözmemize gerek kalmadı..." *********** Çok havali ve zengin bir avukat, yeni aldigi lüks spor arabasini ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaslarina nasil gösteris yapacagini düsünerek arabasindan inerken, yoldan hizla geçen bir kamyon sürücü tarafindaki kapiyi kopartir atar. Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasina firsat birakmadan avukat isterik bir sekilde haykirmya baslar.. Daha geçen gün aldigi arabasi mahvolmustur ve kaportaci ne kadar ince is görse gene de eskisi gibi olmayacaktir. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmali ve yaptigi hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kizgin ve öfkeli sikayetini nihayet bitirdiginde, polis bikkin ve inanamaz bir sekilde basini sallar "Siz avukatlarin bu kadar materyalist olmalarini bir türlü anlayamiyorum.." der "..sahip oldugunuz seylere öyle baglaniyorsunuz ki, baska birseyi gözünüz görmüyor...". "Nasil söylersin böyle birseyi?" diye hayretle sorar avukat. Polis adama aciyarak ve küçümseyerek bakar "Sol kolun dirseginin altindan kopmus görmüyor musun? Kamyon sana carptigi sirada olmus olmali ve sen bana kaportacidan bahsediyorsun...." "Aman Tanrim!" diye bagirir avukat. "Rolex'im de gitmis... ******* Adamın biri bir gün bir kitapçıya girer.bayan tezgahtara: -hanımefendi sizde erkek evin reisidir isimli kitap varmı? tezgahtar bayan: -üzgünüm beyefendi masal kitabı satmıyoruz ***** Cok soguk bir kis gunu padisah, tebdil'i kiyafet gezmeye karar vermis.Yanina basvezirini alip yola cikmis. Bir dere kenarinda calisan yasli bir adam gormusler.. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabakliyormus. Padisah, ihtiyari selamlamis. " Selamunaleykum ey pir'i fani..." " Aleykumselam ey serdar'i cihan..." Padişah sormus. " Altilarda ne yaptin ?" " Altiya alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor..." Padişah gene sormus. " Geceleri kalkmadin mi ?" " Kalktik...Lakin, ellere yaradi..." Padişah gulmus. " Bir kaz göndersem yolar misin ?" " Hem de ciyaklatmadan..." Padişahla basvezir adamin yanindan ayrilip yola koyulmuslar. Padişah baş vezire donmus. " Ne konustugumuzu anladin mi ?" " Hayir padişahim..." Padişah sinirlenmis. " Bu aksama kadar ne konustugumuzu anlamazsan kelle ni alirim." Korkuya kapilan basvezir, padisahi saraya biraktiktan sonra telaşla dere kenarina donmus. Bakmis adam hala orada calisiyor.. " Ne konustunuz siz padisahla..." Adam, basveziri şöyle bir süzmüs. " Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altin söyleyeyim.." Basvezir, yuz altin vermis. " Sen padisahi, serdar'i cihan, diye selamladin. Nereden anladin padisah oldugunu.." " Ben dericiyim. Onun sirtindaki kurku padisahtan baskasi giyemezdi.." Vezir kafasini kasimis. " Peki, altilara alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor ne demek..." Adam, bu soruya cevap vermek icin de bir yuz altin daha almis. " Padisah, alti aylik yaz doneminde calismadin mi ki, kis gunu calisiyorsun, diye sordu. Ben de, yalnizca alti ay yaz degil, alti ay da kis calismazsak, yemek bulamiyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormus... " Geceleri kalkmadin mi ne demek ?" Adam bir yuz altin daha almis. " Cocuklarin yok mu diye sordu..Var, ama hepsi kiz. Evlendiler, baskasina yaradilar, dedim..." Vezir gene kafasini sallamis. " Bir de kaz gonderirsem dedi, o ne demek..." Adam gulmus. " Onu da sen bul..." ************ Dilenci bir çocuk, camları pek tozlu olan bir arabaya yaklaşır - Camlarınızı sileyim mi efendim? - İstemez, camlar temiz. - O halde izin verin de gözlüklerinizi sileyim. ***** Büyük bir savaş çıkmış. Bütün dünya bizim Trabzonlular’a karşı... Derken herkes kendilerine siper kazmış. Trabzonlular ayrı bütün dünya ayrı. Ve savaş başlamış. Trabzonlular bir bir öldürülüyormuş bu işe bir çare bulalım demişler. Temel: -Uşaklar herkes eğilirse de bizi vuramazlar. Derken herkes eğilmiş. Diğer taraftan da düşman kuvvetleri bir buna çare olarak plan yapmış ve başlamışlar: -Temel kim? oradan bir ses: - Benim ula... baamm Temel ölmüş! Bir ses daha gelmiş: -Dursun kim? - O da benim ula.... bammm Dursun da ölmüş!! Neyse Trabzonlular da akıllanmış ve bu sefer onlar başlamış: -Hans kim? Ses yok! -Maykıl kim? Yine ses yok! Derken bir ses: -Hans'a kim seslendi? -Ben ula... BAAAMM! ******** Trafik polisi Temelin kullandığı arabayı durdurur ve: -Sizi tebrik ederim beyfendi, bu günkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üçyüzmilyon lira ödül vereceğiz, ne yapmayi düşünüyorsunuz, demiş. Temel: -Hemen cidup bi ehliyet alacagim demis. -Ne! senin ehliyetin yok mu? demeye kalmadan yandan Fadime söze girmis: -Siz ona bakmayin memur bey içince hep boyle sapitiyi Polis iyice sinirlenmeye baslamis. Derken arkadan dursun: -Ula ben size demedimmi çalinti arabayla yola çikmayalim basimiza bi is gelir diye. Trafik polisi iyice zivanadan çikmis ve bagajdan idris atlamis: -Noldu usaklar geçtik mi siniri ******** Adamin biri bir gün yolda giderken bir kurbaga görür ve kurbaga dile gelir: - Ben aslinda bir insanim, eger beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim". Adam kurbagayi eline alir ve cebine koyar. Kurbaga tekrar dile gelir: - Eger beni öpersen çok güzel bir prenses olacagim, ve seninle 1 hafta kalmaya raziyim". Adam kurbagayi cebinden çikarir, söyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine kor. Kurbaga yalvarmaya baslar: - Eger beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalirim ve istedigin her seyi yaparim". Adam tekrar kurbagayi çikarir, söyle bir bakar ve gülümseyerek cebine kor. Sonunda kurbaga dayanamaz: - Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses oldugumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalip istedigin her seyi yapacagimi söyledim. Neden beni öpmüyorsun?" Sonunda adam konusur: - Bak, ben bir mühendisim. Kızlarla ugrasacak vaktim yok, fakat konusan bir kurbaga çok ilginç geliyor. " ****** Kilis-Gaziantep arasında çalışan minibüslerde "Bayan yanı" diye bir uygulama var. Mesela minibüsün arkadaki dörtlü koltuğunda bir bay oturuyor. Üç kişilik boş yer var. Bu sırada bir bayan gelir ve arkaya oturmak isterse alacağı cevap şöyle olur: "Bayan yanı olmadığı için bir sonraki arabayı bekleyin." Bu nedenle bir bayan tek başına yolculuk yapamaz. Mutlaka bir bayanın gelmesini beklemek zorunda. ***** Bekarlara ev verilmemesine Türkiyenin hemen her ilinde rastlarsınız. Ama Kilis'te kiralık ev bulmakta güçlük çekenlere sğlık sektörünün beyaz melekleri de dahil. Evet hemşire iseniz Kilis'e gelmeyin. **** Orta yaşlı karı-koca hastanenin kapısında karşılaşır. Bay. bayana sorar: "Ne yaptın çocuğu doktoras muayene ettirdin mi?" Bayan cevap verir: "Yarım saat bekledikten sonra sıra bize geldi. İçeri girdik doktor masada oturuyordu. Doktor biraz çocuğun yüzüne baktıktan sonra reçeteyi yazıp elimize verdi." İşte tam o anda insanımızın pratik zekası kendini gösterdi ve çocuğun babası şöyle dedi: "O zaman biz binbir zahmetle çocuğu niye getirdik ki! Bir fotografını alıp getirirdik." **** Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili'deki darbenin hemen sonrasında ülke hapishanelerini incelemek için Şili'ye gitmiş. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte hapishanenin mahzenine inmişler. İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de ölüm cezalarını uyguladıklarını söylemiş. Amerikalı yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandıklarını ve bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiş, aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş. Hapishane görevlisi "efendim, biz de elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz" demiş ******* Bakan olan görgüsüz birisi soförüne sorar. "Soför söyle bakalim esekle soför arasinda ne fark vardir? " Soför bir süre düsündükten sonra mahcup bir sekilde; "Bilemedim bakanim" diyor Bakan cevap olarak: "Esege çüs diyince, soföre ise dur diyince durur" demis. Bunun üzerine soför çok sinirlenmis ama karsidaki bakan oldugu için bir sey söyleyememis. Belirli bir süre sonra bu defa soför bakana: "Bir soru sorabilir miyim bakanim" der. Bakan da: "Sor bakalim" der. Soför sorar: "Esekle bakan arasinda ne fark vardir?" Bakan bir süre sonra: "Bulamadim soför söyle bakalim" diyor. Bunun üzerine soför de: " Vallahi bakanim ben de bulamadim... " ****** Ruslar, Kırşehir'de gösteri yapmak için bir sirk getirmiş. Sirk gösterilerinin başlamasına kısa bir zaman kala maymun ölmüş. Yenisini getirmeleri mümkün olmadığından, çare aramaya başlamışlar. Sonunda bir Kırşehirli'ye maymun kıyafeti giydirmeye karar vermişler ve hiç konuşmaması için sıkı sıkı uyarmışlar. Kırşehirli, kafesine geçip, hoplayıp zıplamaya, çocukların attıkları fıstıkları yemeye başlamış. Kendisini o kadar kaptırmış ki, zıplarken, birden yandake aslan kafesine düşmüş. Can havliyle "imdaaat" diye bağırmaya başlamış. Aslan, Kırşehirli maymunun kulagına eğilip "Çaktırma lan, sus. Ben de Kırşehirli'yim" demiş Ülkenin en zengin iş adamlarından birinin karısı ender görülen bir göz hastalığından muzdaripmiş. Nerdeyse ülkenin tüm göz doktorlarına muayaene olmuşlar,tabii sonuç alınamamış. Derken bir gün hastanenin birinde iyi bir göz doktoru olduğunu duymuşlar,ve hemen başvurmuşlar. Göz doktoru muayene etmiş ve iyileştirebileceğini soylemiş ve bir müddet sonra kadın gerçekten iyileşmiş. Bunun üzerine adam göz doktoruna tedavisinden dolayı müteşekkir olduklarını, karşılığında kendisinin heykelini yaptırmak istediklerini ifade etmiş. Gel zaman git zaman hastanenin önüne yapılan heykel tamamlanmış, törenle açılacak. Heykel açıldığında görülmüş ki beş metrelik bir kaide, onun üzerinde kocaman bir göz, gözbebeğinin tam ortasında da bizim doktorun büstü.... Doktorun arkadaşları kendisine tebrik etmeye geliyorlar sırayla, bu arada bizim doktor habire; -Allahım sana çok şükür diyormuş Arakadaşlarından biri dayanamayıp sormuş; -Ya hastanenin önüne kocaman heykelin yapıldı, gururlanacağına ha bire söyeleniyorsun deyince doktor; -Şükrederim tabii, ya göz doktoru değilde kadın doğumcu olsaydım!!! ************ Genç deve annesine sormus -"Anne niye bizim ayaklarimiz bu kadar büyük?" Anne cevap vermis: -"Çölde kuma batmamak için." Genç deve tekrar sormus: -"Peki kipiklerimiz niye bu kadar gür. Anne tekrar cevap vermis: -"Çölde kum firtinalarinda kum kaçmasin diye." Meraki yatismamis olan genç deve bir soru daha sormus: -"Bizim niye hörgüçlerimiz var." Anne deve sabirla yanitlamis : -"Çölde çok uzun süre susuz idare edebilme için suyu hörgüçlerimizde depolariz." Sonunda dayanamayan genç deve sormus : -"Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz??" ***** Kimin askeri daha cesur yarışması varmış. Karacının komutanı; -"Oğlum şu tankın altına atla!" demiş. Asker atlamış ölmüş. Havacının komutanı; -"Oğlum şu uçaktan betona paraşütsüz atla!" demiş. Asker ölmüş. Denizcinin komutanı; -"Oğlum şu geminin altına atla!" demiş. Asker: "Naah atlarım" demiş. Denizci komutanı dönüp; -"Bakın, benim askerim daha cesur, komutanına nah çekiyor!" ****** Deli , kahveye girdiğinde soluk soluğaydı.Boş bir masaya oturup ocağa seslendi; - Bana bir çay ! çay geldi , şekerleri atıp karıştırdı.Garsonadan yine şeker istedi. Onları da atıp karıştırdı,yeniden istedi.Garson; - Sekiz şeker koydun çaya ,dedi şaşkın şaşkın, - Koydum ama , işte görüyürsun, hepsi eriyor (fora) ******** Sanliurfa'nin bir kazasinda belediye, ilçe merkezine fidanlar diker. Ertesi gün, bazi fidanlarin kirildigi görülür. Ve belediye hoparlöründen söyle bir anons yapilir: "Dikkat dikkat!.. Belediyemizin diktigi agaç fidanlarini kiran, heyvansa, zaten heyvandir. Çocuksa, heyvan çocugidir. Eger büyükse, heyvan ogli heyvandir." ****** Temel dus almaya girer, sampuani saçlarina bosaltip ovalamaya baslar. Sirtini keselemeye gelen annesi sorar : - Oglum kafani islatmiyacak misin ?.. Temel cevap verir : - Yok anne bu sampuan kuru saçlar icinmis !.. ****** Kayseri"nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapiliyor. Bunun icin de esekten yararlaniliyor: Esek hangi yolu izlerse, orasi genisletip araba yoluna donusturuluyor.... Koye gelmis olan Amerikali Baris Gonullusu ne olup bittigini kavrayamadigi icin sorar: - Ne yapiyorsunuz boyle? - Yol yapiyoruz. - Bu esek ne icin? - O, yolun muhendizi. Yola uygun gecenegi o gosterir. Baris Gonullusu katila katila guler: - Ya esek bulamasaydiniz? - Iste o zaman Amerika"dan muhendiz getirirdik ******** Bir fakir Kırşehirli paraya çok sıkışmış. Her türlü çareye başvurmuş, yardım eden olmamış. Son çare olarak, "Allah, sıkışan kuluna yardım eder" inancından hareketle, Allah'a mektup yazmaya karar vermiş. "Cenab-ı Allah Yüksek Katına" diye başlamış ve "Allah'ım ne olur bana bir yüz milyon lira gönder" diye bitirmiş. Zarfın üzerine de "Esirgeyip bağışlayan Yüce Allah" diye yazıp postaya vermiş. Postacılar mektupları ayırırken, gitmesi mümkün olmayan adresi görünce açmışlar. Mektup sahibine acımışlar ve aralarında para toplayıp yardım etmeye karar vermişler. Ama, ancak 80 milyon lira toplayabilip, göndermişler. Parayı alan Kırşehirli, hemen Allah'a bir mektup daha yazmış. Postacılar, "Allah" adresli iknici mektubu açmışlar. Kırşehirli şöyle yazıyormuş. "Allah'ım gönderdiğin parayı aldım, teşekkür ederim. Ama, bundan sonra para gönderirken, Meleklerinle gönder, hırsız postacılar gönderdiğiniz paranın 20 milyon lirasını çalmışlar ******* Başkan Temel,bir hapishaneyi ziyaret etmiş.Bir tanesi dışında tüm mahkumlar suçsuz olduklarını, haksızlığa uğrayıp hapse düştüklerini anlatıyormuş.O tek mahkum şeytana uyup bir suç işlediğini, cezasını hak ettiğini söyleyince Temel hapishane yöneticilerine dönerek; - Ha pu atamu serbest bırakun, öteçi masum insanların ahlakını bozmasun! ****** Bir gün savci, morga gelen cesetlere bakmis. Birinci ceset siritiyormus, -Niye bu siritiyor? diye sormus. Ordakiler de: -Lotoda 6 bildi sevinirken kalpten gitti,demisler. Ikinciyi açmislar o da siritiyomus, -Niye bu da siritiyor? diye sormus savci. Ordakiler de: -30 yil sonra 1 trilyonluk iddiayi kazandi, siritirken gitti!, demisler. Sira Temel'in cesedine gelmis, açmislar kömür gibi siritan bir ceset çikmis. Savci sormus: -Bu niye böyle diye.. Ordakiler de: -Aslinda onu yildirim çarpmis ama o fotograf çekiliyor sanmis. ****** Ucra bir koyun ilkokuluna mufettis gelecegi haberi alinir. Bunu duyan tek sinifli ilkokulun tek ogretmeni panikler cunku cocuklar 2. sinifta olmalarina ragmen cok zor okumaktadirlar. Ogretmen mufettisin gelecegi gun sinifta ufak bir konusma yapar: "Bakin cocuklar bugun okulumuza mufettis gelecek. Muhtemelen de tahtaya birseyler yazip okumanizi isteyecek. Mufettis tahtaya birsey yazmaya baslarsa hemen bana bakin ben size ne yazdigini anlatirim, siz de okumus gibi yapip soylersiniz." Cocuklarin aklina yatmis bu tabii. Mufettis gelmis, kisa hosbesten sonra ogretmen cocuklardan birine "Kalk bakalim" demis "Su tahtaya yazdigimi oku" ve baslamis kocaman harflerle "kaplumbaga" yazmaya. Bunu goren ogretmen mufettise caktirmadan cocuga bir guzel anlatmis ne oldugunu tahtadakinin. M"Oku bakalim oglum ne yaziyor?" Ogrenci: "Tos-ba-ga" Bulunca Adamın biri bayan bevliye mütehasısına muayene için gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam "VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM"der. Doktor hanım hastayı muayene eder,tahliller yapar sonunda reçetesini yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADI MI?". Hasta "MAALESEF DOKTOR"der. Doktor "ALLAH ALLAH" der. Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı oktor aynı işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN"der. Hasta soyunur,doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler. Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der. Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der. Üç Adam Üç adam cennetin kapısında sorgu meleğinin karşısında duruyormuş (doğal olarak yeni ölmüş adamlar bunlar). İlk adama nasıl öldüğünü sormuş melek. Adam anlatmış: "Uzun süredir karımın beni aldattığından şüpheleniyordum.İş seyahatine gitme bahanesiyle evden çıktım ve 2 saat sonra haber vermeden döndüm. Karım çıplaktı ve banyodan yeni çıktığını söyledi ama ben ona inanmadım çünkü saçları kuruydu. Hırsla evi aramaya başladım, kimse yoktu, fakat yatak odasının penceresinde iki el gördüm. Yarı çıplak ter içinde bir adamdı bu.. Ellerine vurarak onu aşağı düşürdüm ama çok şanslıymış, çiçek tarhının üzerine düştü ve ölmedi. Ben de buzdolabını üzerine attım. Adam öldü ama ben de kalp krizi geçirdim." Sıra ikinci adamdaymış: "Şortumu giymiş evimde günlük sporumu yapıyordum. Koşu bandını fazla hızlandırmış olmalıyım, birden şerit koptu ve beni üzerinden fırlattı, pencereden dışarı uçtum. Neyse ki alt katın penceresine tutunabildim. Ama manyağın biri beni ellerime vurarak aşağı düşürdü. Neyse ki çiçeklerin üzerine düşüp kurtuldum ama sapık herif bu sefer de üzerime buzdolabını attı ve burdayım işte..." sıra üçüncü adamdaymıi: "Ben buzdolabının içinde çıplak bir şekilde bekliyordum, kendimi burada buldum." Tanıyın Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra >mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik.Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş "Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış" Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu" Git Başımdan Padişahın karısı sultan'ın göğüsleri çok meşhurmuş.Herkesin hayelini süslermiş. Özelliklede sarayda çalışan Abdül'ün rüyalarına giriyormuş. Dayanamamış ve bir gün harem ağasına açılmış.''Sana 1000 altın helal olsun,yeterki yap ''demiş. Kurnaz harem ağasıda büyücüye losyon hazırlatıp sultanın banyo sonrası giydiği korsesine 1 damla damlatmış.Sultan kaşıntıdan ölecek kimseler çare bulamıyor. Harem ağası da "Padişahımız sarayda çalışan Abdül kulunuzun dili sihirlidir tükürüğüyle çare bulmadığı hastalık yoktur" der padişahta çaresiz çağırttırır.AbdÜl muradına ermiştir 1 saat boyunca sultanın göğüslerini yalar çaktırmadan panzehiride sürer. Harem ağası parasını istediğinde ''Git başımdan padişaha herşeyi anlatırım senin de kellen gider benimde ''der. Kızan harem ağası ise geri kalan losyonun tamamını padişahın banyodan sonra giyeceği donuna boşaltır... Domuzlar Bir gün adamın biri domuz çiftliği kurmaya karar verir ve 10 dişi, 10 tanede erkek domuz alır bunları çiftleştirip satmayı planlar ama bu 10 tane domuzdan bir ay boyunca hareket göremeyince veteriner bir ilaç verir ve bu ilaçta işe yaramaz. Kendisi kendi işini halletmeye karar verir ve bütün domuzları bir kamyonete yükler ve ormana götürür belki belki öğrenirler diye hepsini bir kere becerir sonra eve geri gelirler. Adam bir hafta bekler ama yine faaliyet olmayınca tekrar domuzları kamyonete yükler ve ormana götürür bu sefer hepsini 2 defa becerir eve gelirler ama yine tık yok adam sinirlenir hepsini tekrar kamyonete bindirir ormana giderler. Adam gücü bitene kadar hepsini 10-15 kez becerir eve gelirler adam ertesi gün ayağa kalkar kalkmaz yatakta yatarken hanımına seslenir." Hanım bak bakalım domuzlar ne yapıyor ?" Kadın aşağı bakar ve adama dönüp "Bey bütün domuzlar kamyonete binmiş biride kornaya basıyor" Duvarcı Ustası Belediye kuruluşlarından birinde çalışan bir duvarcı usatasının başına gelen kazayı şefine anlattığı mektup şöyle: Sayın şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur. Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim. Duvarcı ustanız Suratsız Roger ağır şartlar altında çalışan bir işçidir. Boi zamanlarını hep bowling ve voleybol oynayarak geçirmektedir.Karısı bu duruma üzülür ve bir hafta sonu onu striptiz klübüne götürmeye karar verir. O akşam beraberce klübün kapısına gelirler. Kapıdaki bodyguard, " Hey Roger ..seni görmek ne güzel!" der.. Karısı: "Daha önce buraya gelmişmiydin Roger..?" Roger: Hayır..hayır o adamı bowlingten tanıyorum... içeri girerler ve bir masaya otururlar... Garson gelir.. Garson: iyi akşamlar Roger... Her zamanki gibi Cin tonik di mi?.. Karısı: Roger bana bak sen buraya daha önce geldin değil mi? Hafif hafif öfkelenmeye başlayan karısını sakinleştirmek zordur.. Roger: Ne alakası var..Voleyboldan tanırım onu bir iki tek içmişliğimiz var ordan yani... Karısı pek tatmin olmamıştır ama neyse.. Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir.. Stritipzci: Selam Roger...Yine özel masa şovundan mı istersin..? Karısı hışımla yerinden kalkar ve klübu terk eder.. Roger peşinden koşar.. Kadın bir taksiye biner ve taksi kalkmadan Roger da biner... Kadın öfkeden patlayacakmış gibidir...ve korkunc sinirlidir.. Şöför: Bu geceki çok suratsızmış be Roger.. Organizasyon Bir adam, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile parmağını kesti. Biraz ötede sağlık ocağı vardı. Adam: "-Ben şurada pansuman yaptırayım", dedi. İçeri girince karşısına iki kapı çıktı. Birinde "Hastalıklar", ötekinde "Yaralar" yazılı idi "Yaralar" kapısından girdi. Yine önünde iki kapı vardı. Birinde "Et", ötekinde "Kemik" yazıyordu."Et" kapısından girdi. Yine iki kapı çıktı karşısına. Birinde "Önemli", ötekinde "Önemsiz" yazıları vardı. "Önemsiz" kapısından girince kendini sokakta buldu. Arkadaşı sordu: "-Nasıl iyi baktılar mı?" "-Hayır; ama organizasyon dehşet" Cüzdan Sünnetçinin biri yıllardır kestiği deri parçalarını saklarmış ve bir gün artık emekli olmaya karar vermiş. Elindeki derileri alıp terzinin birine gitmiş ve "bana bunlardan birşey yap, manevi değerleri çok fazla" demiş. Terzi de "abi sen bir tatile çık gel o zamana kadar ben de siparişini bitiririm" demiş. Sünnetçi tatile gidip gelmiş ve ilk iş olarak terzinin yanına uğramış. Ne oldu benim sipariş demiş. Terzi de sünnetçiye bir cüzdan uzatmış. Sünnetçi hisimla "Ulan bunca yilin emegi bu kucuk cuzdan mi? demis. Terzi hemen cevaplamis "oyle deme abi, biraz oksayynca valiz oluyor! Sen İzah Et On yıldır evlilermiş.. Ama ilk gecelerinden beri, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun, ışıkları yakıp sevişmek için ama adam hep inatla "Hayır" demiş. "Kesinlikle olmaz. İlle de karanlıkta sevişeceğiz." O gece kadıncağız gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş, ama hemen vazgeçmiş. Kocası on yıl sonra insafa gelecek değil ya.. Vazgeçmiş ama sadece yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü.. Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk noktasında elini kaydırıp, yatağın baş ucundaki gece lambasının düğmesine dokunuvermiş. Bir de ne görsün.. Kocasının beline, o yapay aletlerden biri bağlı değil mi? "Bunu bana nasıl yaparsın" diye haykırmış. "Bunca yıldır, bu işi sahte bir aletle yaptığını bana söylemedin bile.. Hemen açıkla bana her şeyi.. Hemen.." Adam çok ama çok soğukkanlı yanıt vermiş. "Tamam, tamam.. Her şeyi izah edeceğim sana.. Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu izah et, bakalım!.." Hayalet İki arkadaş bir gece bir parti dönüşünde yürüyerek eve dönüyorlarmış...Biri biraz macera olur eğleniriz düşüncesiyle ilerideki mezarlığa girip kestirmeden gitmeyi önermiş ve diğeri de hemen kabul etmiş.Mezarlığın içine girmişler ve yürümeye başlamışlar. Çok derinlerden 'tak!-tak!'diye garip sesler gelmeye başlamış biraz sonra. İki arkadaş bir taraftan tırsarak bir taraftanda tırstıklarını birbirlerine belli etmeyerek yürümeye devam etmişler ama bu korkunç ses onlar yürüdükçe artıyormuş.. Epey ilerledikten sonra ilerideki sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görmüşler. İyice tırsmışlar ve sis bulutuna doğru yürümeye devam etmişler.İleride bir mezarın başında yaşlı bir adamın elinde çekiçle mezar taşına birşeyler yazdığını gören arkadaşlardan biri "Yahu amca bu saatte çalışılır mı biz de seni hayalet sanıp korkmuştuk"demiş.Yaşlı adam şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten sonra "Adımı yanlış yazmış gerizekalılar!!'demiş Materyalist Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı kopartır atar.Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince iş görse gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir.Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar "Siz avukatların bu kadar materyalist olmalarını bir türlü anlayamıyorum.." der "..sahip olduğunuz şeylere öyle baglanıyorsunuz ki, başka birşeyi gözünüz görmüyor..."."Nasıl söylersin böyle birşeyi?" diye hayretle sorar avukat. Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar "Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun?Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun...." "Aman Tanrım!" diye bağırır avukat. "Rolex'im de gitmiş... Kimin Telefonu Bir golf klübunun soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş.Ortada duran bir cep telefonu çalmış, yakınındaki bir adam hands-free konum düğmesine basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış. Adam: Alo Kadın: Merhaba şekerim, kulüpte misin? Adam: Evet. Kadın: Ay ben burda süper bir deri ceket gördüm. 1000 dolarcık. Alabilir miyim? Adam: Oluur, madem çok sevdin, al tabii. Kadın: Aslında buradan önce de galeriye uğradım. 2005 modelleri gelmiş, tam istediğim renkte birini buldum. Adam: Ne kadar? Kadın: 60 000 dolarcık. Adam: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim ama... Kadın: Yaşasınnn! Bir şey daha var, geçen sene beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 000 dolar istiyorlar. Adam: Tamam, ama 420 000 dolardan fazla verme sakın. Kadın: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum. Adam: Ben de seni...Görüşürüz. Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden topluluğa döner ve sorar: "Bu telefon kimin, bilen var mı?" Sizin Kızdan Ne Haber? İki aile varmış ve her iki ailenin de birer kız çocuğu varmış. Birgün misafirlikte sohbete başlamışlar; -Eee sizin kızdan ne haber?.. -Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmis her işi ona veriyormus. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya.Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee , peki sizinki ne alemde? -Valla bizimki orospu oldu, ben sizin kadar güzel anlatamıyorum... Not Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği halinde görevini yapması için çağırmış.Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu anıden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş. Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesı sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce,Papaz ileri çıkarak: "Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:"Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!" Kazan Doğurdu Hoca'nın bir kazanı varmış... Neyse uzatmayalım mevzuyu.. Köylünün biri Hoca'dan kazanını istemiş. Hoca vermek istemiyo kazanı ama;bu sefer de hakkında olumsuz fikir oluşacağı ve kulis yapılacağı endişesi ile istemeye istemeye veriyo kazanı köylüye... Aradan epey bir zaman geçiyo ve köylü kazanın içinde bir küçük tencere ile birlikte geliyo hocaya... Yahu Hocam senin kazan doğurdu diyo Hoca'ya... Hoca kazanı alıyo şöyle evirip çevirip bakıyo, uzağa gidiyo oradan bakıyo,yukarı kaldırıyo aşağıdan bakıyo,iyice inceliyo süzüyo ve diyo ki köylüye; Doğurur tabi,.mına komuşsun kazanın... Geri Kalan Kısmı Bir gün açlıkla ilgili bir anket yapılacakmış insanlara: "Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü belirtir misiniz? " Sonuç felaket çünkü: Afrikalılar "yiyecek" kelimesinin anlamını bilememişler. Batı Avrupalılar "eksiklik" kelimesinin anlamını bilememişler. Doğu Avrupalılar "kişisel görüş" sözcüğünün anlamını bilememişler. Orta Doğulular "çözüm" kelimesini anlamamışlar. Güney Amerikalılar "lütfen" kelimesini anlamamışlar. Ve ABD liler de "dünyanın geri kalan kısmının" ne olduğunu anlamamışlar. Roket Yakıtı Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı, George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp, ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında son talimatları verir ve bu zor yolculuğun öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler. Her iki astronot da, talimata uyup evlerine giderler. George tam uyumak üzereyken telefon gelir. Arayan Bob'dur. "Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?" "Henüz değil." "Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin? Uzun süre içki içemiyeceğiz..." "Ok." Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar. "Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayın." George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına bir fikir gelir. "Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski gibiydi. İstiyorsan ondan içelim." Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler. Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt tankından aldıkları yakıttan birer kadeh içerler; sonra da evlerine giderler. George tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine Bob'dur. "Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın ağrıyor mu?" "Evet Bob. Hem de çok." "Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben seni TOKYO'dan arıyorum..." Heykel "Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar. - Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran. Adamın her yerine bebek yağı sürer, üzerine de bebe pudrası serper. - Sakın kımıldama ve heykelmişsin gibi davran! - Bu nedir? hayatım, diye sorar kocası kapıdan girer girmez.- O mu? Sadece bir heykel. Smithler yatak odaları için bir tane almışlardı. O kadar sevdim ki bir tane de ben ısmarladım. Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz hatta yatağa girene kadar. Gece saat iki gibi koca kalkar ve mutfağa gider,bir kaç dakika sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile geri döner.- Al bakalım, der, bir şeyler ye. Ben 3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti. Eşek Yok Sonradan olma zengin ağalardan biri safariye gitmeye karar vermiş. Uzun zaman sonra geriye döndüğünde köydekilere bahsetmeye başlamış. Yol boyunca zenginlerin neler yaptığını ve nasıl yaşadıklarını anlatmış. Bir süre sonra köylünün biri sormuş… ‘’Ağam neler görmüşsen hele anlat’’ Ağa anlatmaya başlar. ‘’ Bizi kocaman uçaklarla götürmüşlerdir. Kocaman tekerlekli jiplerle ormanların, nehirlerin, köprülerin üstünden geçirmişlerdir.’’ Derken bir köylü sorar. ‘’ Hiç hayvan yok mudur? Ağam.’’ ‘’ Olmaz mı. Hele zürefa görmüşem ilk önce’’ der ağa. ‘’ O nedir’’ diye sorar köylü. Ağa görmüş tavırları ile hem sorar hem anlatır. ‘’ Eşeği biliy misiniz?’’ ‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler ‘’ İşte eşeğin uzun bacaklı olanı ve boynu eşeğinin üç katı, üzerinde yuvarlak benek olana zürefa diiyler.’’ Köylüler hayalinde zürefayı canlandırmaya çalışırlar. Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar. ‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’ ‘’ Olmaz mı. Zebra görmüşem bir sürü’’ ‘’ O nedir’’ diye sorar köylü Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır. ‘’ Eşeği biliy misiniz?’’ ‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler ‘’ İşte eşeğin aynı boyunda yukarıdan aşağıya çizgili pijama giyenine zebra diiyiler.’’ Köylüler hayalinde zebrayı canlandırmaya çalışırlar. Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar. ‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’ ‘’ Olmaz mı. Gergedan görmüşem bir sürü’’ ‘’ O nedir’’ diye sorar köylü Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır. ‘’ Eşeği biliy misiniz?’’ ‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler ‘’ İşte eşeğin yana doğri iki katı, burnunda iki tane boynuz olanına diiyiler.’’ Köylüler hayalinde gergedanı canlandırmaya çalışırlar. Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar. ‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’ ‘’ Olmaz mı. Boğa yılanı görmüşem bir tane’’ ‘’ O nedir’’ diye sorar köylü Ağa boğa yılanı ile eşek arasında nasıl bir bağ kurarım da anlatırım diye biraz düşünür. Köylüler merakla bekler. Ağa sorar. ‘’ Eşeği biliy misiniz?’’ ‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler. ‘’ Eşeğinkini de biliy misiniz?’’’’ ‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler ‘’ İşte eşeğinkinin 5 katı uzunlukta amaaa eşek yok ortalıkta !!..... Sorular Adamin biri is muracaatina gitmis. Bir gurubun onunde gorusmeye almislar... "Simdi sana bazi sorularimiz olacak bakalim bile bilecek misin?" demisler, Adam da "sorun" demis.. "Yolcu tasir, karayolunda gider, sofor kullanir bil bakalim bu nedir?" Adam dusunmus ve "yolcu otobusu" demis..."Tamam dogru ama hangi marka, Mercedes var, Mitsubishi var di mi? Bilemedin ama sana bir sans daha verecegiz" demisler... "Soyle bakalim havada yolcu tasir, pilot kullanir bu nedir? " Adam hemen cevaplamis "yolcu ucagi ..." "Tamam ama" demisler " Boeing var Airbus var di mi hangisi?" Bunu da bilemedin diyip is gorusmesini bitirip adami gonderirlerken, adam donmus demiski"Bir soru da ben sorabilir miyim?" "Tabi buyur sor bu en dogal hakkin" demisler "Kadinlarin iki bacagi arasinda bulunur, uremeye yarar nedir bu?" demis... Hemen herkes o malum kelimeyi soylemis. Adam "tamam bildiniz ama ananinki var ebeninki var di mi hangisi?..." Marangoz Kadının birinin apışarasında siyah bir leke çıkmış ve doktora gitmiş. Doktor lekeye bakmış parmağıyla ovalamış leke çıkmış kadın sevinerek eve gitmiş. Ertesi hafta yine aynı yerde leke çıkmış kadın yine aynı doktora gitmiş. Doktor yine lekeye bakmış parmağıyla ovalamış leke çıkmış sonra kadına hanımefendi 'kocanız ne iş yapıyor?' diye sormuş kadın 'Marangoz'diye cevap verince,doktor 'O zaman söyleyin kocanıza a...ızı yalarken kulağından kalemi çıkarsın' demiş. Döner Adamın biri köyden kasabaya alışveriş yapmak için gider yol bayağı uzun olunca adamda kasabada yemek yeyip köyüne öyle dönmek ister bi lokantaya girer garsondan bir çorba ister ve masasına bırakıldıktan sonra afiyetle yemeye başlar bu arada alaycı garsonda köylüyü görünce bununla bi dalga geçeyim de ömrü boyunca anlayamasın der. Adam çorbasını bitirince garson hemen yanında biter ; -ehemm efendim arkadan ne alırdınız? köylü birden kızarır ama altada kalmaz hemen cevabı yapıştırır! -sen önümdekini kaldır sonra döner verirsin!!! Lastik Tak Yaşlı adamın biri otobüse binmiş. Oturacak yer yokmuş. Ayakta duruken bastonu durmadan yerden kayıyormuş. Bunu gören genç bir adam yaşlı amcaya dönüp: "Bey amca, o bastonun ucuna bir lastik takarsan kaymaz." demiş. Bunun üzerine yaşlı adam da genç adama dönüp: " O lastiği baban zamanında takmış olsaydı ben şimdi oturuyor olacaktım." demiş Yenisin Heralde Bir gün bir tavşan keraneye gitmiş. içeri bi bakmış bütün hepsi tavşan içerdekilerin. artık yeni arayışlar içine girmek istemiş. Sonunda bi yılan bulmuş. anlaşmılar. Ama yılanın karnı acıkmış. Tam icraata geçeceklerken yılan bizim tavşanı yemiş. sonra kendi kendine düşünmüş "ulan ben bunu yedim ama ya yanlış anlaşılıp kimse gelmezse bana" sonra pişman olup bizim tavşanı kusarak çıkarmış. Tavşan sonra sormuş "Sen yenisin heralde", Yılan "yoo nerden çıkardın?" tavşan "BÖYLE AĞIZA MI ALINIR .mına koyyim? " Çok Var Bir Amerikali, bir İngiliz ve bir Iraklı barda oturmuş içki içiyorlarmış. Amerikali içkisini bitirince bardağı havaya firlatmiş, silahını çıkarıp bardağa ateş edip parçalamış: "Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da aynı bardakla iki kere içki içmeyiz" demiş. İngiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardağı havaya fırlatmış ve ateş ederek bardağı parçalamış: "Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok kum vardır ki, aynı bardakla iki kere içki içmeyiz" demiş. Bunun üzerine Iraklı da buz gibi soğukkanlı bir şekilde içkisini bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikali ve İngilizi vurup öldürmüş: "Bağdat'ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki, biz aynı adamlarla iki kere içki içmeyiz" Karıyı da Çalmışlar Sarhoşun biri üst baş dağınık bir halde karakola gelir, araba anahtarını göstererek komisere şöyle der : - Komiserim şu elimde gördüğünüz anahtar var ya,onun üstünde az önce benim arabam vardı, şimdi yok. Arabamı çalmışlar... Komiser sarhoşa şöyle bir bakar: - Sen önce kendine bir çeki düzen ver bakayım şu haline bak.. devletin komiseri önünde böyle fermuarı açık durmaya utanmıyormusun? Sarhoş pantolonunun önünde açık fermuara bakar, bakar ve şöyle der: - Aha, karıyı da çalmışlar... 8 Numaralı Kutu Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış... "Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz..." Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor... Her gelen hasta iyileşip gidiyor... Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş... Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış... "Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum..." Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:" Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin" Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş... "Ama Bu bok!!!!!" Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.." Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş... Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun... "Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!" Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş. Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"... Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...." Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı... Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.." Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..." Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla, "S.kecem, seni de sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış.. Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!" Boru Yetmedi Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş,böylece daha kolay yakmayı amaçlamış."Fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş."Jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış." Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış." Antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş." diyerek görüşünü bildirmiş. Bu sırada ev sahibi içeri girmiş ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar. Adam da cevaplamış: "Boru yetmedi."
Bugün sitemizi ziyaret edenler 15 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol