Yazar (Amin Maalouf), romanını Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ını merkeze koyarak kaleme almış. Kitap, Ömer Hayyam'ın Semerkant'a 1072 yılında gelmesi ve tek nüsha olan Rubaiyat'ın 1912 yılında Titanik'le beraber Atlas Okyanus'una gömülmesiyle son bulur.
Ömer Hayyam Semerkant'a geldiğinde yirmi dört yaşındadır. Sokakta meczup kılıklı birinin halk tarafından linç edilmeye çalışıldığını gördüğünde olaya müdahale etmesiyle beraber kalabalığın, daha doğrusu başı çeken Façalı Surat lakablı elebaşının tepkisini alır. Tartaklanmaya başlamasıyla olay Semerkant'ın kadısı Ebu Tahir'e kadar uzanır. Ebu Tahir ile Ömer Hayyam arasında büyük bir dostluk doğar. Çünkü Hayyam'ın ünü tüm doğuyu sarmıştır. Bu aslında hem olumlu hem olumsuz anlamdadır. Ömer Hayyam yazdığı isyankar rubaileriyle zındık gözüyle bakılır olmuştur. Ama ilme olan vakıflığı O'nu aynı zamanda vazgeçilmez bir bilimadamı haline getirmiştir. Kadı O'nu Nasır Han'ın ziyaretine getirdiğinde ne kadar sivri dilli bir insan olduğunu öğrenir. Bu durumun Hayyam'a zarar verebileceğinden korkmaya başlamıştır. O'na çok özenle sakladığı murassa kaplı, sayfaları ipekten boş bir defter verir. Hayyam'da istediği, herşeyi rubai olarak bu deftere yazmasıdır. Hayyam artık dışarı vuramadığı ne varsa defterine yazar. O sıralarda ilerisi olacak Cihan ile tanışır ve uzun yıllar; şair, aynı zamanda da bu çok hırslı kadınla gizli bir ilişki yaşamaya başlar.
Aslında kitabın neredeyse tamamı tarihi olaylar, savaşlar, iç karışıklıklar üzerine kurulu. Ömer Hayyam'ın yaşadığı dönemde Semerkant'a önce Nasır Han hakimdir. Daha sonra bu topraklar için Selçuklular'ın Nasır Han ve soyundan gelenlerle mücadelesi yer alıyor. Nasır Han Karahanlılar soyundan gelmektedir. Benim burada dikkat çekmem istediğim bir nokta var. Kitabı okurken çok rahatsız oldum. Yazar bana göre ırkçı bir insan. Çünkü kitabın birçok bölümünde Türk hakanlarına, sultanlarına hakarete varan betimlemeler, tasvirler çiziyor. Eminim kitabı okuyan herkes bunu açık bir şekilde fark edeceklerdir.
Kitapta anlatılanlar içerisinde önemli bir bölümde Haşşaşinler'dir. Haşşaşinler, o zamana kadar görülmemiş büyük bir terör örgütüdür. Kurucusu İsmaililer'den Hasan Sabbah'tır. Hasan, Ömer Hayyam'ın yakın arkadaşlarındandır. Aynı zamanda Selçuklular'ın ünlü veziri Nizamülmülk'te arkadaşıdır. Bu üç İran'lı arkadaş çok iyi geçinirlerken Hasan Sabbah ile Nizamülmülk'ün aralarında vezirlik mücadelesi başlar. (Artık olaylar Isfahan'da geçmektedir, çünkü Nizamülmülk Hayyam'ı da, Hasan'ı da Isfahan'a getirtmiştir) Bu mücadeleden yaşlı kurt Nizam üstün çıkar ve Hasan Selçuklu topraklarından kovulur. Böylece Haşşaşinler'in kanlı eylemleri başlar.
Daha sonraları Nizamülmülk ile Melikşah'ın da araları açılır. Melikşah Nizamülmülk'ü öldürtmeden önce bu işi Hasan Sabbah'ın militanları bitirir. Olaylar olurken Ömer Hayyam tüm karışıklıklardan uzak durup rasathanesinde çalışmalarına ve tabii ki rubailerini yazmaya devam eder. Lakin Eşi Cihan saray entirikalarının tam ortasındadır, sonunda O'da öldürülür. Bu Olaydan sonra Hayyam yaşadığı Isfahan'ı, rasathanesini geride bırakarak ayrılır. Yanındaki fedaisiyle beraber birçok şehri dolaşır. Merv Şehri'nde Rubaiyat ile ayrılma vakitleri gelmiştir. Ömer Hayyam bir sabah, önceleri sadece fedaisi sonraları ise arkadaşıda olan Ermeni Vartan'ı boynu kesilmiş olarak bulur. Haşşaşinler geride bir not bırakmışlardır. Bu notta onların kalesi olan Alamut'a doğru kitabın yola çıktığıdır. Hasan Sabbah'ın amacı kitabı çalarak eski arkadaşı Ömer'i getirtebilmektir. Fakat böyle olmaz. Ömer Hayyam Merv'den ayrılır lakin Alamut'a gitmek üzere değil, doğduğu şehir olan Nisfahan'a ölmeye gider.
Rubaiyat'ın kaderi artık Alamut Kalesin'nden ayrılma vaktinin geldiğini gösterir. Moğol istiası burayıda yakıp kavurur, kütüphaneler ateşe verilir. Cüveyni adlı bir tarihçi kütüphaneden Rubaiyat'ı çıkarmayı başarır fakat bundan sonra kitap ortaya ancak bin sekiz yüzlerin sonlarında çıkar. Fıransız bir anne ve Amerikalı bir babanın oğlu olan Benjamin Ömer Lesage kitabı bulabilmek için İran'a gider. Lakin İran Hem iç karışıklıklar hem de yabancı ülkelerin müdahaleleriyle büyük sorunlar yaşamaktadır. Benjamin yenilikçilerin yanında yer alır. Onlarla beraber savaşır. Bu mücadele hem şaha ve yandaşlarına karşı hem de İran'a büyük söz sahibi olan Ruslara karşıdır. Mücadeleler devam ederken aynı zamanda öldürülen şahın torunu olan Şirin ile sevgili olurlar. Hayyam'ın kitabı Şirin'dedir. İkisi beraber bu karışıklıklar yaşanırken Rubaiyat'ı okuyup üzerinde uzun uzun yorumlar yaparlar.
Yenilikçiler başarıya kavuştuklarını sandıkları bir zamanda Rus Çar'ı bütün işleri tersine çevirmeyi başarır. İran tekrar eski yönetim şekline geri döner. Bunun sonucunda Benjamin İran'ı terk etmeye karar veriri, giderken Şirin'i de yanında götürür. Evlenirler ve balayı için Titanik'i seçerler. Tabii ki kitap hep yanlarındadır, ta ki o geceye kadar. Titanik2in battığı gece canlarını zor kurtarırlar. Fakat Şirin kitabın denizin derinliklerine gömülmesini bir türlü hazmedemez ve Benjamin'i gazetecilerin Titanik kazasıyla ilgili etrafını sardıkları bir anda O'na görünmeden terk edip gider. Benjamin ise ömrünün geri kalanını eski günleri hatırlayarak ve üzülerek geçirir.